(21 HAZİRAN PERŞEMBE)
Geldik çattık tatilin sonuna, nasıl geçtiğini anlamadım, daha aklımdakilerin hiçbirini yapamadım gibi.
Amfi tiyatroya gitmedik hiç, Küçük Çakıl dışında denize girmedik, müzik dinleyip dans etmeye gitmedik, ne bileyim hiç bir klişemizi yapamadık sanki bu sefer...
Bugün de denizin tadını çıkaramadık, rüzgar akşamüstü artınca dalgalar coştu yine. Biz de sahilden erken kalkıp biraz çarşıyı gezelim dedik. Takı dükkanları hala aynı güzellikte, buranın havası başka yerde yok, cidden Çıralı emekli yeri gibi buradan sonra.
Akşamüstü DeJa Vu'da bir bira içmeye oturduk, kedileri sevdik. Bu şahsına mahsur, küçük salaş teras barının nasıl bambaşka bir havası var!
Akşam yemeği için yanlış bir tercih yaptığımızı anladık, Müptela adında görece yeni ocak başına oturup meze tepsisini gördüğümüzde. Uydurma bir Lübnan mezesi vardı; yoğurt içinde nohut ve yufka kıtırlarından ibaret. Bir de humus seçtik, ama son derece tatsız yavandı.
Etler belki iyidir, diyerek devam ettik, bir d çok acıkmıştık bütün gün ve beyti ile ali nazik söyledik. Ali nazikteki etler gayet lezzetliydi, fakat patlıcan ezme üstünde servis edilmesi gerekirken resmen sarımsaklı yoğurtta geldi. Beyti ise anlam veremediğim bir ufak porsiyondu, kısacası etler de tatmin etmedi.
Kalkıp başka bir yere gitsek mi diye bile düşündük, yine Hideaway'e gidip birer kahve eşliğinde şeftalili cheesecake aldık. Bu yaz da iyi cheesecake yaptı-ne diyeyim! Biz de buna şaşırdık. Kendimi eski Beyoğlu'nda gibi evimde hissediyorum bu barda...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder