(16 HAZİRAN CUMARTESİ)
Çıralı'da ilk günümüzde kahvaltıdan sonra deli bir yağmur bastırdı, bungalowumuzun verandasına sığınıp izledik. Şakır şakır yağan yağmurun ıslattığı muz ağaçlarını, palmiyeleri, narları izledik, naneleri kokladık. Sanki iyi de geldi, içimizi yıkar gibi ferahlattı bizi yağmur.
Öğlen hava yükselmeye başlayınca sahile indik, bulutluydu ama deniz suyu ılıktı. Bayramda dahi tenha olması hoşuma gitti, en azından bu tarafı sahilin sakin. Biraz kitap okumanın keyfini çıkardım, epeydir iş stresinden yoğunluktan fırsat bulamıyor, bazen de kafamı toplayamıyordum.
Akşamüstü dondurma yeme hevesiyle yakındaki pastahaneye yürüdük, nasıl olsa yağmur ara ara başlıyor, güneşlenemiyoruz. Ama bu pastahane kapanmış, daha ileride bir yer keşfedip kahve içmeye oturduk, yanına cheesecake söyledik. Tatilde sağlıklı beslenmeye ara verdik-tamam mı?
Akşam yemeğini kaldığımız yerde yedik, fazla beklentim yok aslında bu Çıralı günlerinden; en fazla dinlenip denize girmek. Burası belki Çıralı'nın en rahat yeri, Serenity Bungalows tanıdık bir abimizin mekanı, müşteriler genellikle çocuklu aileler olduğu için biraz gürültülü olabiliyor. Ortalama bir kitlesi olan yerlerde bazen biraz sıkılabiliyorum; insanların çocuklarıyla ilişkilerini gördükçe sinir oluyorum, yurdum insanı malum...
Yemekten sonra son derece uzun bir yürüyüşe çıkıyoruz, planlamadan büyük tur yapıyoruz Çıralı'nın karanlık arka yollarında. Dev çiçek açan kaktüslere şaşırıp yorgun ayaklarla odamıza döndüğümüzde bir bölüm daha House seyrediyoruz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder