(28 EYLÜL PERŞEMBE)
Sabah sabah feci bir stres yaşadım; kahvaltımı etmiş çalışmaya oturmadan önce biraz ortalığı topluyordum ki misafir kedimiz Diego ani bir bizim Latte'ye saldırdı. Fena halde debelenip yerlerde yuvarlanmaya başladılar, bizimkinin boynundan köpek gibi kapıp ısıran vahşi Diego'yu durdurmak mümkün olmadı. Ne yapacağımı şaşırıp kaldım, bağıra çağıra peşlerinden koştururken salonda kuş tüyü yastık deşilmiş gibi tüy topakları uçuşuyordu!
Sonunda Latte'yi mutfak balkonuna kıstırınca elime geçen ilk büyük şey olan pazar arabasıyla zapt edebildim Diego'yu, ikisini ayrı odalara kapattım.
Birkaç saat kendime gelemedim, kalbim çarptı, elim ayağım titredi. Latte'yi kontrol ettim, fazla bir yara almamıştı nasıl olduysa, biraz rahatladım.
Öğleden sonra yine işlerle uğraştım; gönderiler, dükkan, boyamalar...
Akşam Diego'yu sahibinin kız arkadaşına teslim ettik, geçmiş olsun. Bir daha kolay kolay eve yeni kedi almam.
Sonrasında yürüyerek yakınımızdaki alışveriş merkezine gittik ve teknolojik aletler için yeniden proforma aldık. Bu işleri de hallettik, çok az kaldı.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder