5 Eylül 2017 Salı

2993

(03 EYLÜL PAZAR)

Bugün Sığacık pazarını gezmeyi planlıyoruz, hemen kale içinde kurulan sevimli bir lokal pazar. Bayrama da denk gelince baklava börek dolu tüm tezgahlar, reçeller çeşit çeşit... Memleketim insanının şişmanlığına şaşırmamak gerek, her şey şekerli hamurlu!
Bir köylü kadından kuru domates, bir diğerinden kapari alıyoruz. Asıl istediğim gerçek karadut duyu içmekti, onu da fazlasıyla modern bir tezgahta bulup seviniyorum. Karizmatik bir amca, cam sebiller içinde buzlu limonata, leker ilavesiz karadut suyu, mürver şerbeti ve koruk suyu sergiliyor.
Bir bardak dolduruyorum karadutta, tam aradığım tat-nefis!
Dar taş sokaklardan üçer beşer kere geçtikten sonra biraz da yaprak sarma alıyoruz öğlen deniz kenarında yemek için, bir kutu da tazecik incir.

Öğle vakti nereden denize girsek diye dolanıp duruyoruz, biraz sıkıntılı buranın sahilleri zira her biri ya bir site ya bir otel tarafından kapatılmış. Halk plajı bir Akkum kalmış, o da bayramda deli kalabalık. Özcan kamping diye bir yere oturuyoruz sonunda, aslında izmaritli küçük taşlı plajını çok da sevmesek de, şemsiyeler için ayrı, şezlonglara ayrı fiyat talep etse de-fazla seçeneğimiz yok gibi.

Gün boyu ufak ve alçak hasır şemsiyeler altında kumda yatıp kitabımı okurken, bir yandan istemeden kulak misafiri olduğum konuşmalardan halkımızın kalitesizliğini bir kez daha idrak ediyorum. Birbirine gerizekalı diye hitap eden baba-kız, haşemalı annelerin oturdukları yerden bağırarak idare etmeye çalıştıkları haylaz veletler, egosantrik erkek figürleri...
Bu halde oluşumuza şaşmamalı. Neyse ki, deniz güzel, su ılık ve temiz. Kitabımda Huvatla Atiye didişip dururken Dirmit kızı cinler tuttu-çok eğleniyorum!

Akşamüstü biraz çalışıp siparişleri kontrol ediyorum ve müşterilere cevap yazıyorum. Bu akşam yemeği için rezervasyonumuz yoktu, biz de LaVie Restoran'ı deniyoruz. Menüde pek bir şey olmayan, sorduğum midye tava, kalamar ızgara ve ahtapot kalmamış olan, bahçesi sevimli bir mekan. Ne bulduysak onu yiyoruz haliyle; midye dolma, barbun, mezgit, salata ve özel patlıcan mezelerinden geliyor sofraya. pek övülen patlıcan mezesi, pane patlıcan üzerine yoğurt sosundan ibaret.

Etrafımızda koşturan yavru tekir en şirin detayı akşamın, onu beslemek için masadan kalkıp mama almaya gidiyor eşim. Yaş mamaya bayılan ufaklık silip süpürüyor!
Çıkışta dondurma alıyoruz, sanırım buranın en güzeli Zeyno dondurmaları. Sakızlı frambuazlı nefis.

Yine kedici amcaya uğruyoruz dönüşte, gözleri açılmayan yavru kediye damlatmış getirdiğimiz damlayı-en azından ilgilenen biri var diye seviniyorum ve bütün kedilerin mutlu olmasını diliyorum!



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder