(23 KASIM CUMARTESİ)
Keyifli bir gün; ilk defa daha iyi hissederek uyandım ve bugünü annemle planladım: öğlen buluşup gezeceğiz, akşamüstü de dedemleri ziyaret edeceğiz.
Kendimi daha zinde hissettiğim için çok mutluyum, gerçekten hastalıktan bıkmıştım artık. Evden çıkmadığım atalet günlerinden sonra bugün yürümek iyi geldi.
Dükkanları gezerken annemin içeri giriş ve çıkış alarmlarında ötmesi günün komedisiydi. Bir türlü sebebi anlaşılamayan bu garip durum gün boyu sürdü; 1 mağaza hariç hepsinde alarmı öttüren kadıncağızın ceketi, çantası, her şeyine bakıldı ama bir şey bulunamadı. Ameliyatta içimde bir parça mı unuttular diye telaşa kapıldı hatta, çok güldük.
Dedemi iyi gördüm ve bu kadar uzun süre gelmediğim için üzüldüm, ölmeden önce babaannem için de bu suçluluğu hissettiğimi hatırladım... Yaşlılık hem yaşlanan için hem de ailesi için zor gerçekten. Akşam da programım vardı; Piyano House'da bir konsere gideceğim. Biraz fazla yoğun bir gün oldu, ama ne yapayım hastalığın acısını çıkartıyorum işte!
6 ay olmuş ilk konsere geleli, bu akşam yine bir klasik karma dinleyeceğiz. Topluluk içinde konuşmak ve tanımadığım insanlarla kaynaşmak gibi kendimi zorlayan ufak girişimlerde bulundum, hoşuma gitti. Bazen kendimizle ilgili ön yargılarımızdan kurtulunca bambaşka biri gibi davranabiliyoruz ve normalde zorlandığımız şeyler kolayca oluveriyor.
Heyecanla beklediğim parça Stændchen başlarken yine ismini yanlış telaffuz eden piyanist ile tatlı tatlı atışmaya başlıyoruz. Parçanın ortasına gelemeden şaşırıp tekliyor, "Ne oldu bana çalamadım, beni bir ateş bastı." diyor.
Arada bahçeye çıkıp bestelerini beğendiğim piyanist ile sohbet ediyoruz, müziğin hiçlikten doğduğunu söylediğimi hatırlıyorum. Beni anladığını hissettiğimi de, kısa ama akılda kalan bir sohbet-ilham verici. Yukarı çıkarken peşimden gelen diğer piyanist laf atıyor arkamdan: "Rana ve kedileri!" Gülümseyerek arkamı döndüğümde kaç kedim olduğunu soruyor, 5 diyorum. "Daha fazla var sanıyordum, mutlular mı?" diyor. Bana ait olan her şey zaten mutlu olur, değil mi?
İkinci yarıda en sevdiğim serenat yeniden çalınınca gözlerimi kapatıp içimden söylüyorum, kimsenin orada olmadığını düşleyerek, kendi kendime...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder