Bugün adaya gidiyoruz ve adaya gidilen bütün günler bence harikadır!
Bu yaz nedense hiç fırsat bulamadık adaları gezmeye, sadece bir kere meyhaneye gelmiştik arkadaşlarla. Sonbaharda havalar bozmadan hiç olmazsa uzun uzun yürüyelim istiyorum...
Eski eczane vitrinlerinin rutubet kokusu, tertemiz havanın deniz kokusu, belki biraz at pisliği kokusu, lokmacıların şerbetli kokusu, balıkçıların rakı kokusu...
Splendid Otel'in bahçesindeki tatlıcıda birer kahve içmeye oturduk ve yanına Budapeşte söyledik; badem unlu hamurdan çilekli pasta-nefisti.
Bienali gezmeye geldik ama aslında sergi bahane-adadaki eski köşklerin içine girebilmek çok güzel...
Hele bir tane harap düşmüş sarmaşıklar bürümüş kuleli, ahşap köşk var bayıldığım. Gerçekten eşi benzeri yok, iki koca çamın arasında gizlenmiş, karanlık gotik bir havası var-benim olmasını ne çok isterdim!
Vitrayların rengarenk ışıkları arasında soğuk taş binaları gezdik, haritalara baktık.
Bir yazı burada geçirmek nasıl olurdu, diye hayaller kurdum, hatta bir kışı belki de...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder