Rahatsız hislerle yataktan çıkıp hızlıca kahvaltı hazırladım. Kendime domatesli tulum peynirli tost yaptım, kahve demledim. Evdeki işleri yoluna koyup kedilerle ilgilendikten sonra pazara alışverişe çıktım. Öğleden sonra annemle sergi gezme programımız var; Beyoğlu'na geçeceğiz.
Yolda hala daha kendimde değil gibiydim, sanki annemle konuşmak isteyip de konuşamıyordum içimdekileri. Kimseye gerçek duygularımı açamıyorum gibi hissediyorum; terapiye gidiyor olsam da... Anneme de üzülür diye anlatmak istemiyorum, arkadaşlarımla ise buluşacak vaktimiz olmuyor ki pek.
İstiklal'de yürürken bir galeri vitrini ilgimi çekince içeri girdik, o andan itibaren dünyam değişti. Mitler masallar ve fabllardan esinlenen Avrupalı sanatçıların çağdaş seramik sergisi; gerçekten çok hoşuma gitti.
Kırık porselenleri altın kaplama ile onaran Japon sanatının inceliğine hayran kaldım, gotik köpek heykellerinin detaylarında kayboldum, deniz altı yaratıklarını gerçeküstücü yorumlayan işi uzun uzun inceledim... Asıl planımız bienali gezmekti, ama bu sergi daha çok ilgimizi çekti.
Ardından Pera Müzesi'nde bir kahve molası verdik, buranın pastaları hep taze ve lezzetli. Orman meyveli tart ısmarladım kendime, sonra bienal kapsamındaki sergiyi gezdik.
Gerçekten bugün bana farklı dünyalar görmek çok ama çok iyi geldi!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder