(19 OCAK CUMARTESİ)
Güzel bir uyku çektim önce; haftanın acil siparişleri de kargolanmış, demek ki bu haftalık işleri hallettim, içim rahat- uyuyabildim.
Güzel de bir kahvaltı sofrası kurduk; en sevdiğim şey biliyorsunuz, avokadolu ıspanaklı yumurtalı Bizimkilerli bir kahvaltı...
Fazla oyalanmadan günlük rutinlerimi aradan çıkardım, yine de akşamüstü çıkabildik dışarı. Bugün hava güzel, caddeye yürüyüp bir şeyler yiyelim, ardından da bir filme girelim diyoruz. Ne var ki karne tatili de başlayınca, millet dışarı atmış kendini ve yer bulmak ne mümkün. Göztepe Parkı çoluk çocukla dolu, restoranlarda kuyruk var...
Yine balık fastfoodçusu olarak tanımladığım yere oturduk; burada yediklerim lezzetli gelse de bir olmamışlık var, sanırım rahat bir oturma mekanı değil diye böyle hissediyorum. Fish&Chips söyledim, biraz fazla ağır kızartma gibi geldi. Filme son dakika yetiştik.
Shoplifters'ı seyretmeyi aklımıza koymuştuk, fragmanlardan aklımda kaldığı kadarıyla hafif ağır tempolu bir aile öyküsü...
Beklediğimden çok daha fazla sevdim, hatta ilk defa bir Japon filmini çok sevdim, ilk kez Japon karakterleri sempatik buldum desem yeridir.
Kemal Sunal'ın Sevimli Hırsız filmini hatırlattı; bin kat daha iyi bir film olması dışında tabi-aynı hikaye, aynı samimiyet...
Geçen haftadan beri izlediğim, hepsi de iyi olan 4 filmin arasında (diğerleri Burning, 3 faces, Roma) en çok bunu sevdim. Bana dokundu, bir şekilde...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder