(26 EYLÜL PERŞEMBE)
Sonbahar Rapsodisi
Kışlıkları şöyle bir gözden geçirip, yavaştan yazlıkları kaldırırken, bir takım kıyafet için "önümüzdeki günlerde acaba giyilir mi?" diye düşünmek...
Sabun kokan çekmecelerin pembe pötikareli örtülerini alıp silerken, dışarıdaki Güneş'e inat tiftik, angora kazakları katlamak...
Bir günü boşa çıkarıp mesela, yağmurlu kasvetli bir gün olsa, hiç bilgisayarı açmadan kitap okuyarak ve Yeşilçam seyrederek geçirme hayaller kurmak: Her akşam üç meze bir salata koyup mütevazi sofrasına, batan Güneş'e karşı İstanbul çatılarına bakaraktan iki tek atan, efkarlanıp da bir türkü tutturan, incecik bıyıklı Sadri'yle içlenmek mesela...
Hasta olacakmışım hissine kapılmak, tam hasta değilken henüz boğazımda bir kuruluk, bir acayip huzursuzluk duyarak limonlu ıhlamurlar, ada çayları yudumlamak ve sakinleşmek...
Baylar bayanlar-açın kulakları! Yumun gözleri, çekin nefesleri!
Zira; sonbahar geldi.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder