Bir süredir planlarımı yaparken seni değil hep arkadaşlarımı düşündüğümü fark ettim. Biraz ürküttü beni bu; aslında çok normal bir süreç sanırım: hep böyle olmuyor mu? Bir dönem yakınlaşıp bir dönem hafiften uzaklaşmak...
Biliyorsun; tutkulu yaşamayı severim ben, daha doğrusu tutkusuz yaşayamam ben.
Yanındayken yaptığımız şeyler, gittiğimiz yerler değil de; nasıl hissettiğim daha önemli sanırım, gerçekten "orada" olduğumu hissederek, sana dokunurken heyecanlanarak, öpüşürken başım dönerek geçirdiğim geceleri hatırlıyorum...
Biraz da haklısın anlamamakta, tatil dönüşü senden ayrı yaşadıklarımın bıraktığı izler ve beni soktuğu ruh hali, böyle bir hissiyata sebep oldu. Bir şeyleri daha çok arzulamama, tutkuyla dokunmaya, dokunulmaya, beğenilmeye, istenmeye daha bir fazla ihtiyaç duymama neden oldu.
Geçen gece yanına geldiğimde, aklımda bir şişe şarap açıp yanına meyve ve peynir tabağı hazırlamak, birbirimize konsantre olduğumuz bir akşam geçirmek vardı. Yaptık da; yine de gecelerdir uyku aralarında aklımda olan, içime sığmayan tutkuyu hissedemedim, yaşayamadım o gece, ve ertesi sabah yanında.
Bana öyle geliyor ki; sen hiç ihtiyaç duymuyorsun böyle şeylere, yahut eksikliğini hissetmiyorsun birkaç sefer olmayınca. Sen memnun edilmesi daha kolay birisin, belki yaşından, daha olgun oluşundan; neler neler görmüşsün...
Bazen alındığım oluyor bu haline, vurdumduymaz buluyorum, beni çok da sevmediğine varıyorum, oysa bu sevmek değil sevgiyi göstermek biçimi ile ilgili.
Çok ufacık belirsiz bir his parçası için amma çok laf ettim!
Üstelik; kendimizi dinlemeye fırsat bulamadığımız şu günlerde, bir yandan Esad röportajını dinleyerek yazdım bütün bunları...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder