5 Eylül 2013 Perşembe

1531

(02 EYLÜL PAZARTESİ)

Kezban İstanbul'da!

Hollanda'nın köyünden gelen bir Avrupalı Kezban ile birlikte İstanbul'un baş döndüren sokaklarında, sürekli yeniden yapılan kaldırımlarında, insanı ezen otobanlarında yorucu bir tura çıkıyorum...

Yaya geçidine adım attığı anda arabaların durup onun topuklu ayakkabılarıyla ağır ağır geçmesini bekleyeceklerini sanan, takside, minibüste, çılgın şoförlerin en hafif sert duruşlarında şaşkınlıkla bağıran bir kadınla Güngören sanayide iş yapmaya çalışıyorum...

Türk erkeklerinin hepsini bıyıklı ve kel zanneden, etrafta çok esmer olmayan herhangi bir insan evladı gördüğünde Türk olup olmadığını soran, her seferinde bizim buralarda çok da belirgin bir tipimiz olmadığını, zira 72 millet olduğumuzu anlatmama rağmen bir türlü anlayamayan ve kafasındaki kalıpların dışına çıkamayan bir insanla birkaç gündür birlikteyken hangimiz daha "Avrupalı" diye düşünüyorum...

Rakı sofrasına belki bu yaz ellinci defa oturup en sevdiğim Yeni Seri'yi söylediğimde, yanına hangi mezenin daha güzel gideceğini bildiğim için hiç tereddütsüz tabakları tepsiden seçtiğimde, haydariyi deneyip sevince Yunan memleketinde tattığı cacığa benzetip "Cacıkinin yapıldığı peynir hangisi?" diye soran karşımdaki kıza bir parça üzülüyorum...


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder