(07 AĞUSTOS CUMA)
Artur'a geldiğimizden beri tahminimden daha yorgun hissediyorum ve aklımdaki her şeyi yapmaya vakit ve enerjim kalmıyor, daha diğer koylara gidemedik ve sadece 1 akşam Fener'e yürüdük. Her gün öğleden sonra ancak denize inebiliyoruz çünkü işlerle ilgilenmemiz gerekiyor kahvaltıdan sonra biraz. Yine de burada olmak güzel, ferahlığı yeter.
Bu sabah da çok erken kalkamadım, yine yorgundum dünden. Kahvaltımızı çabuk yapıp üstlendiğimiz görev bilinciyle hemen çıktık pazara gittik; anneannemin ısmarladığı tereyağları ile çam fıstığı, annem için sepet peyniri ve kekik, kendimize de bir şeyler alacağız.
Karaağaç pazarını seviyorum ve her sene aynı köylüden domates, salça, aynı adamlardan peynir almayı keyifli buluyorum. peynir tadımı o kadar cömert ki yiyemediğimiz parçaları poşete koyup yanımıza veriyorlar. Bir harala gürele içinde 10 kilo tereyağı ve 12kilodan fazla peynir alıyoruz. Şarküteri açacak gibi bir halimiz var!
Eve dönüp buzdolabının raflarını doldurduktan sonra denize iniyoruz. Su giderek ısındı ve iyice güzelleşti son günlerde. Giderayak Artur yine kıyağını geçiyor bize. Sabahları berrak ve kımıltısız deniz suyu mükemmel görünüyor. Akşamüstü dalga çıkıp bulansa da hoşuma gidiyor bu ılıklığı.
Bu arada kitabımı bitiriyorum yakında, tatilde dinlemeye başladığım Berrak kitabımın sonuna yaklaşırken, kitaptaki egzersizleri yapmaya niyet ediyorum. Umarım hayatın rutinine dalıp unutmam kendimi...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder