"Hiç böyle güzel bir pazartesin olmuş muydu?"
Artur'da ilk sabaha hızlı ve zorlu yoga serisi ile başladık; zindeyiz!
Kahvaltı sofrasında anneannemin dolaplarından bulduğum mavi kareli tabak takımını kullandık, bayılıyorum bunlara.
Ayvalık'ın karadut reçelini, tulum ve sepet peynirlerini özlemişim, hele zeytini mis gibi...
Denize ilk girişimiz biraz serin oldu, çok da güzel oldu.
Rüzgarlı bir günde tam Artur suyu denilecek soğuklukta suya dalınca ayak bileklerim sızladı.
Günümüzü sahilde şezlonglarımıza yatıp kitap okuyarak geçirdik, keyfimiz yerine geldi.
Tatilde olduğumuzu ancak idrak ettik diyebilirim.
Akşamüstü evi biraz toparlayıp etrafı düzenlemeye çalıştık, Dirmit kızımız da kendini daha güvende hissedince saklandığı yerden çıkmaya başladı.
Yemek hazırlamaya vaktimiz kalmayınca ilk akşam kendimize bir güzellik yapalım dedik ve balık restoranına gittik. Tam gün batımına karşı bir masaya oturduk, beyaz şarabımızı açtık.
Ege otları mücveri ve deniz mahsüllü pazı sarma nefisti.
Hafif sarhoş kalkıp dondurmacıya yürüdük, sonra limanda geceyi seyrettik; Dolunay şahaneydi.
Varlığına teşekkür etmek istediğim insanlar aklımdaydı...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder