(25 TEMMUZ PERŞEMBE)
Evde temizlik vardı bugün, dün gece huzursuzluktan nefes alamadım ve uyuyamadım. Güne pek hoş başlamadım yani, ama erkenden yataktan çıkıp sabah yogasının ardından kendime güzel bir kahvaltı hazırladım. Kadın gelene kadar kedileri kapatıp evi toparladım. Salon temizlenirken masa başı işlerimi hallettim, bugünkü planım çok netleşmiş değildi. Aklımda yapmak istediklerim vardı, ama hepsini güne sığdırmak zor görünüyordu. Öğlene kadar ayakkabı boyayıp biraz siparişleri yetiştirme telaşından kurtulmayı tercih ettim. Akşamüstü terapiye gideceğim, bir şeyler atıştırıp evden çıktım. Sıcakta yürümek biraz zorlasa da rahat ve çarçabuk vardım. Bu hafta böyle olsun bakalım, bunca şeyi yapmak için kendimi zorlamamaya karar verdim.
Terapide de en çok bu mevzuya odaklandık zaten; yapmak istediğim için keyifle yapmak yerine, yapmak zorunda kaldığım için mecburen yaptığım şeyler... Hayatta ulaşmak istediğim hedeflerin hep yüksek olması ve ulaşana kadar mutlu hissetmemem... Hobilerimi bile sorumluluk gibi algılayıp yeterince iyi olmadığımı düşündüğümde tatminsiz olmam...
Anneme annelik edip etmediğimi sorguladı, anneme haksızlık edemem ben doğuştan böyle mükemmelliyetçiyim dedim. Güldürdüm terapistimi bu seans, kendim de güldüm. Çıktığımda aslında rahatlamıştım ama konuşurken kendi anlattıklarımdan yoruldum. Her şey üstüme üstüme geliyor bunaltıyor beni sanki... Fazla mı yük yüklendim acaba gerçekten?
Biraz daha rahat olmamı salık veriyor, olduğu kadar olsun diyerek kendimi eksiklerimle kabullenmemi öneriyor. O kadar kolay değil benim için. İçimdeki huzursuzluk yeniden belirdi eve döndükten sonra, beklemediğim kadar agresif çıkışlar yaptım. Artık sabrım tükeniyor gibiydi çünkü, tartıştık. Kızgınlıklarım var, kendimi eleştiriliyor hissedince öfkeleniyorum çünkü karşımdaki de mükemmel değil. Bana laf söylemeye hakkı yok diye düşünüyorum ve kaldıramıyorum. Sonunda yine de içimde şefkat uyandı, onun da hayatının zor olduğunu görünce anladığımı hissettim. Böyle böyle bir yere varacağız herhalde, ama sabırsız davranmamak ve akışa bırakmak daha iyi...
Hep tekrarlıyorum; çölde tek başıma gibiyim, susuz ve ıssız... Oysa içimdeki dünya rengarenk ve yıldızlarla dolu, umarım bu dünyadaki bir ruh da o dünyayı görebilir, duyabilir bir gün...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder