Güne her zamanki rutinimden biraz daha erken başladım ve dünden mayaladığım ekmekleri fırına verdim. Sıcacık mis gibi sofraya getirdim, herkes bol bol yedi.
Kahvaltıdan sonra eşimle arkadaşımızı iş görüşmesine yolladıktan sonra ben mutfak işlerine giriştim; hafta sonu Emirli'de yemek için kısır ve tatlı yapacağım.
Bu kısır amma da etrafı kirleten döküntülü bir yemek yahu! Taze nane, maydanoz, dere otu, roka, taze soğan ve biberleri yıka, kurut, doğra derken... Ortaya her zamanki gibi nefis bir sonuç çıktı.
İrmikli tatlımı da bir yandan pişirip bisküvilerin üzerine yaydım ve çilekli pelteyi hazırlayıp üzerine döktüm, itinayla yıkadığım böğürtlenleri dizdim... Resim gibi ferah bir tatlımız oldu.
Öğleden sonra masa başı işlerine geri döndüm ve dün başladığım siparişimi bitirdim.
Akşam biraz serinlemek umuduyla sahile inelim dedik, Caddebostan son yıllarda felaket kalabalıklaştı. Eski kitlesi sanki değişti ve sıradan bir yere dönüşmeye başladı; uzak semtlerden çoluk çocuklu ailelerin gelmesiyle.
Sandalyelerimiz sırtımızda, yolda börek ve bira alıp çimenlerde bulduğumuz boş yere konumlandık. Karşımızda yine o akıllara zarar fıskiye! İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nin ışıklı ve sesli su gösterisi evlere şenlik...
Biraz sohbet edip hava aldıktan sonra eve çıkıp film izlemeye karar verdik. Bir süre önce vizyonda olan Saplantı filmi internete düşmüş; ne yazık ki fazlasıyla basit ve bomboş bir film. Amerikan saçmalığını yarıda bırakıp yataklarımıza gittik, acayip yorulmuşuz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder