(14 OCAK PAZAR)
Dün gece nasıl keyifliydik, bugüne mutlu uyandım.
Kedilerimizi teker teker sevip gırlattıktan ve şımarttıktan sonra evden çıktık, alışveriş yapmamız lazım. Ayakkabılarımızı, botlarımı silip ayakkabılığı düzenlemiştim bugün-günün teması aynen devam etti.
Aslında indirim zamanı alışverişi hiç sevmem, her şey üst üste atılmış hatta yerlere yığılmış olur, beğendiğim şeyin bedenini bulamam. Ama bugün şanslı günümüzdeyiz sanırım; ikimiz de çok şık botlar seçtik kendimize. Bayram çocukları gibi şen çıktık mağazalardan, akşamüstü tiyatro biletimiz var. Yani gün daha bitmedi!
Dasdas'ın oyunlarını seviyorum, mekan da iyi. Bu aralar fazlasıyla reklamı yapılan Uyarca'yı izleyeceğiz.
Dürrenmat'ın öyküsünden uyarlanan Uyarca, distopik atmosferi ve zekice kurgusuyla iyi bir oyun. Ama bana temposu düşük geliyor biraz, oyunculuklar tatmin edici olsa da, sanki pek bir yere gitmiyor gibi bir his bırakıyor.
İzleyiciler arasından bir hanım ikide bir kahkaha attığına göre; ona sorsak herhalde çok eğlenceli bulmuştur. Bana göre karanlık bir oyundu; zaten bodrumun altında 5. katta cesetleri solüsyonda eriten bir adamın öyküsü...
Eve döndüğümüzde çok acıkmıştık, hemen yemek yeyip bir film koyduk. Acımasız yine bol dövüşlü bir Uzak doğu filmi; casus olarak hapse giren genç polisin mafyaya yakınlaşmasıyla başlayan, kedi fare oyunu misali devam eden heyecanlı bir filmdi...
Pazar günü bitmesin!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder