2 Ağustos 2014 Cumartesi

1866

Küba Barında Bir Karşılaşma

Uzak diyarlardan bilinmedik bir şehrin köhne Küba barında, eski ahşap bar sandalyelerinden birinde oturmuş, kolları sıvalı beyaz gömleğinin bir düğmesini çözüyorsun. Seni çoktan fark etmiş olduğum halde, pek bakmamaya çalışarak beni görmeni umuyorum barın öbür ucundaki sandalyede Martini'mi içerken.

Meşgul barmen kafasını kaldırıp sana selam verince gözlerin gülüyor, bembeyaz dişlerin cömert gülümseyişine ışıltı katarak ortaya çıkıyor. Ürperiyorum-ne kadar harikasın!

Terlemiş alnını siliyorsun konuşurken, dikkat çekmeye çalışan sarhoş bir adamın abartılı hareketleri mi bunlar? Kahkahalarını yüksek atıyor ve barmenle çok sıkı fıkı görünüyorsun. Onu ne zamandır tanıdığını merak etmekteyken, yeni gelen kadınlardan iki tanesi sana selam vermek için yanına uğruyor. Hepsine nazik davransan da, fazla ilgi göstermiyor gibi bir halin var, hoşuma gidiyor. Tam bu sırada benden tarafa çok kısa bir bakış atınca başımı telaşla yere çeviriyorum.

Ayakkabılarıma güveniyorum; siyah ve topuklular. Sol ayağımı yere vurarak şarkıya eşlik ederken kendimi daha güçlü hissediyorum ve Martini bardağının dibini buluyorum. Barmene yeni bir içki söylerken bana bir daha bakıyorsun-bu sefer planlanmış bir bakış- yine kaçamak.

Gülümsüyorum-benden etkilendin.

Elbisemin askısıyla oynarken sırtı açık ipek elbisemi seçmiş olduğuma sevinerek biraz etrafa bakınır gibi yapıyorum. Duman altı barda iki üç çift dansa benzer bir şeyler yapıyor, bir iki çift öpüşüyor ve pek çok yalnız adamla kadın puro içiyorlar.

Bana bakarken saklanmıyorsun artık, birkaç saniyeden fazla tutmaktan çekinmiyorsun gözlerini üzerimde, yine de utangaç bir halin var. Yalnız tanıdıklara denk geldikçe arada bir kocaman gülüşünü gösteriyorsun; bembeyaz ışığa boğan gülüşünü... O zaman ben de seni izliyorum.

Henüz bozulmadığı halde koyu kırmızı rujumu bir merasim edasıyla tazelemeye koyuluyorum bir Martini daha ısmarlamak üzere barmeni çağırırken. Sol dirseğimde bir el-irkiliyorum!

Biraz daha çekingen bir gülüş biçmişsin bana: "Merhaba" derken. Belli belirsiz gülümsüyorum, neden bu kadar tutuk kaldığımı anlayamazken. "Bir Martini daha?" diye sorduğunu dinlerken sağ elmacık kemiğine saklanan eski bir yara izini fark ediyorum-ne kadar harikasın!

Duraksamam seni ürkütüyor olmalı, bakışların biraz çekingen, "Yoksa başka bir şey mi istiyordunuz? İzin verirseniz ben ısmarlıyorum."

"Martini güzeldi. Bir tane daha alabilirim."

Keyfin yerine geliyor, zaten hangi kadın senin terli beyaz gömleğine ve kirli sakal köşeli çenene kayıtsız kalabilirdi? Seni süründürürüm adam! Zihnimi okuyamadığın için o anki hınzır gülüşümün manasını senle sevişmek istediğime yorduğunu biliyorum.

Martinim gelir gelmez bir yudum alarak rahatlamaya ve zaman kazanmaya çalışıyorum, o sırada başlayan ve sevdiğin çok belli olan şarkıda dans etmek için aniden yanımdan kalkıp sahneye çıkıyorsun. Biraz abartılı bir zorlamayla yan masalardaki adamlardan ikisini daha kaldırıp kollarını başının üzerinde birleştirerek ayaklarını yere sert ritmle vurmaya, etrafında dönmeye başlıyorsun. Kahkahaların, terleyen koltukaltlarınız, döne döne yer değiştirmeleriniz başımı döndürüyor; nakaratta hep bir ağızdan haykırışlarınız, el çırpışınız kulaklarımı uğuldatıyor. Martini'mi bir dikişte bitiriyorum.

Şarkı biterken yanıma geri gelip bir şey söylemeden Whisky'ni dikiyorsun-şimdi sen de sarhoşsun. Senden etkilenen bar ahalisine dahil olup olmadığımı anlayabilmek için içki kadehime bir bakış atıp, boşaldığını görünce gülümsüyorsun. Evet- alkışlayan, öpücük gönderen herkes gibi ben de sana bayılmışım. Bir Martini daha söylüyorsun bana sormadan. Galiba aramızda sessiz bir anlayış var?

Nihayet: "Sizi daha önce de burada gördüm." demeye lütfediyorsun. "Geçen gece...Yanılıyor muyum?"

Bende yine o sevimsiz samimiyetsiz gülümseme baş gösteriyor: "Hmm evet... Pek kalmadım, keyfim yoktu. Fazla kalabalıktı..."

"Kalabalık bazen eğlencelidir, bazen bunaltıcı... Haydi- içkilerimizi alıp kapı önüne çıkalım biraz!"

Acaba boş bir adam mı, yoksa göründüğü kadar harika olabilir mi? Önümde yürürken ellerini izliyorum; huzursuzlar. Bunu heyecanına mı yormalı, yoksa alkolik midir? Kadınların yarısından selam alırken diğer yarısı onu aç gözlerle izliyor, sapığın teki midir? Bir dakikalık kapıya yürüyüşümüzde aklımdan türlü şüpheler geçiyor, hepsini kendime saklıyorum.

Temiz soğuk hava! Mis gibi zifiri gece! Ürperiyorum. Yıldızlara bakakalıyorum.

Elini sırtıma koyup gülümseyerek anlatmaya başlıyorsun. Dinlerken dudaklarına bakıyorum.

Bu gece uzun olacak...









Hiç yorum yok:

Yorum Gönder