13 Aralık 2019 Cuma

3823

(11 ARALIK ÇARŞAMBA)

Sabah yogası artık rutinim oldu, bazı günler biraz isteksiz başlasam da aksatmıyorum ve sonunda hoşuma da gidiyor hatta. Bu hava serisini haftaya tamamladıktan sonra yeni bir seriye başlayacağım, karar veremedim henüz ama boğaz çakrası dengeleme pratiği olabilir.

Şunu fark ediyorum ki; geçen sene içine düştüğüm çukurda kendimi yalnız ve hayatımı eksik hissederken başladığım arayış; beni önce "tesadüfen" feng shui ile tanıştırdı, ardından semboller üzerine düşündürdü, yogaya başlamamı sağladı ve kendime zaman ayırma isteğiyle seramik atölyesine gitmeme yol açtı. Bunlar da yetmedi; zaman içinde daha farklı bir bakış açısı geliştirip, herkesin konuştuğu iş güç gibi gündelik mevzuların ötesinde olana kafa yormama ve değişik yaşam tarzına sahip insanların bilgeliğini almama alan açtı... Piyano çalmaya karar vermem ve cesaretle harekete geçmem bu zamanda oldu, şimdi Beethoven çalıyorum ve mükemmel olmasam bile hayal ettiğimden daha başarılıyım. Arkadaşlarım ve yakın çevreme sıkıcı sohbetleri yüzünden bazen öfke duyduğum oluyordu, şimdi onları da oldukları gibi kabulleniyor ve kendime ruhumu besleyen yeni çevreler edinerek ilerliyorum. Kendimi uyanmış hissediyorum.

Bugün terapiye 2 haftalık aradan sonra tekrar gittiğimde, bazen uzaklaşmanın insanları daha fazla yakınlaştırdığını anladım bir kez daha. Bazen üstüne düşmemek, geri çekilmek en doğrusu oluyor ilişkilerde. Terapistimle en uzaklaşmış hissettiğim dönemde şimdiye kadar söylemediğim kendimle ilgili çok önemli bir noktayı paylaştım mesela. Bay Bıyıklı'dan bahsettim, tam açıklayamasam da onun benim için ne ifade ettiğini, bendeki hangi eksiğe denk geldiğini tam olarak saptayamasam da, lisedeki Rana'nın yalnız dünyasına öfori getirdiği günleri anlattım.

Çetin Balanuye'nin kitabında onun izlerini okuduğumda nasıl mutlu olduğumu, heyecandan uyuyamadığımı, içim içime sığmaz hislerle gözlerim kapadığım gecelerde rüyamda Bay Bıyıklı ile buluştuğumuzu... Bana anahtar verdiğini, birlikte hiçlik asansöründe yıldızlarla yıkandığımızı... Kim anlayabilir bunları? Kim duyabilir kalbimin atışlarını?

Çok geç gelmişim bu dünyaya. Ama öte yandan, zaman sadece bir ilüzyon değil mi?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder