(22 ARALIK PERŞEMBE)
Gereksiz bir panik yaşadık akşam akşam; tiyatro biletimiz vardı ve tüm yorgunluğumuza rağmen gitmek için sabırsızlanıyorduk...
Evden çıkmadan evvel maskeli kızımızı göremeyince bir telaş aldı ikimizi birden, evin altını üstüne getirdik, arayıp taradık.
En sevdiği sandalyesine, dolabın tepesinde uyuduğu valizin üzerine, her yere baktık ama yok!
Artık evden çıktığını düşünmeye başladık, endişeyle camları kontrol ettik ama balkon kapısı dahil hepsi kapalı, öyleyse eşim girerken kapıdan kaşla göz arasında sıvışmış olmalı, diye düşündük.
Yangın merdivenlerine 13 kat inip çıkarken nefes nefese, telefonuma günlük adım sayıma ulaştığım mesajı geldi!
Kız hiçbir yerde yoktu, bahçede çalıların arasına bile baktık o yağmurlu karanlıkta, göz gözü görmüyordu...
Oyuna yarım saat kala yola çıktık, hem trafik vardı hem içimiz rahat değildi, döndük gerisin geri eve.
Bir posta daha aramaya koyulduk; kanepelerin altına, her köşeye bakarken eşim giysi dolabında ona bakan 1 çift sarı göz görmüş.
Şapşik kız, en alttaki küçük rafa tünemiş de kazakları düşürmüş, o dolaba bakmama rağmen gözümden kaçmış benim de, hatta kazakları kaldırırken de hiç ses etmemiş sinsi kız!
Maskeli kızımızla kucak kucağa evde sıcacık bir akşam geçirdik-ama bu arada tabi bulamazsak sokakta beslediğimiz kara burunluyu eve almaya çoktan karar vermiştim bile...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder