Sabaha karşı çıngıraklı müzik sesleriyle uyandık, yakınlarda bir ayin olmalıydı.
Varanasi cidden Hindistan için bile acayip bir yer!
Saat sabahın 4ü; şarkıları takip etme merakımız uykuya ağır bastı, kendimizi açılmayan gözlerle dışarı attık.
Bizi Ganj kenarında sabah ayinine götürecek bir 3tekerci bulduk.
Hava epey serindi, adamımız minicik ve her zamanki kadar komikti.
Yolda arabaya benzeyen tekerlekli tenekemiz bozuldu ve kestirmeden Ganj'a çıkan iğrenç kokulu karanlık bir ara yoldan pisliklere basarak yürüdük.
Kutsal nehir, gün doğumuna hazırlanırken merdivenlerinde envai çeşit tip yerini erkenden almıştı bile: sizi kıyı boyunca gezdirecek kayıkçılar, kendini rehber sananlar, bir köşede meditasyona duranlar, çiçek ve tütsü satanlar, yıkanmaya gelenler...
Ghat dedikleri nehrin yükselmesine karşı yapılan büyük basamaklar türlü kokudan geçilmiyor... Havada bir duman sanki; solunmuyor. Dedikleri kadar tuhafmış diye düşünüyorum.
Turuncu ışıklar altında ezici heybetiyle birbirinin üstüne binmiş Hindu tapınaklarının loş duvarları önünde rengarenk giyinmiş insanlar parlıyor...
Alınları beyaz boyalı korkunç adamlar yok edici tanrı Şiva'yı selamlıyor olmalı...
Peşimizden ayrılmayan kayıkçı bizi nehirde gezdirmekte ısrar ederken, karadaki çelimsiz rehberimiz Ganj kıyısında her zevke hitap eden bir tapınak olduğunu anlatıyor; kimi Ganeş'i(fil tanrı Ganesha) sever, kimi Şiva'yı, diyor. Bir Ganesha tapınağından ayin sesleri duyuluyor...
İstediğimiz tanrıdan başlayabildiğimiz bu deli dolu Hindu dinini neresinden tutacağımı şaşırıyorum. Bir adım yana atsam altımda tapınak var diye uyarılıyorum. Kısaca Varanasi'yi ayakkabısız baştan sona gezebilirsiniz öyle söyleyeyim.
Bir tür yıkama/yıkanma ritüeli her inanışta var; vaftizdi abdestti... Soğuk suya donla girenleri tebrik ediyorum!
Bu gerçek dışı yeri terk ediyoruz...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder