(14 MART CUMARTESİ)
Kime niyet, kime kısmet-ilk planladığımdan tam 8 sene sonra bu sabah Hindistan'dayım!
Havaalanı garip ve kendimi ilk kez bir yabancı ülkede gerçekten yabancı hissediyorum.
Beni alacak arkadaşımı beklerken her önümden geçenin inceleyen bakışlarına maruz kalıyorum; çok geçmeden bir taksici sohbet açıyor.
Sonunda otele yol almaya başladığımızda uykusuz ve şaşkınım, pus içinde ufuksuz bir memleket burası...
Hava nemli yapışkan ve bulutlu, yollar hep kornalı ve telaşlı, sokaklar toz duman... Ne kadar İstanbul'a benziyor değil mi? Değil işte.
Otelimiz fazla lüks; çünkü bunun altındaki yerler fareli.
Kapıdaki adamlar eğildikçe utanıyorum, garsonlar hizmet etmekte yarışıyorlar, tuhaf bir rahatsızlık duyuyorum. Burası bizim 5liramızla sevinen hiçbirşeysiz insanlar ülkesi...
Metroya yürürken 10dakikalık yolda 10domuz görmek normal, serbestçe işeyen adamlar ve iki adımda tükürenler olağan. Metro bambaşka bir dünya; öyle ki iş çıkışı metrobüslere alışkın olanlar için bile macera! İstediğimiz durakta inmemize, orada binenler izin vermeyince iki durak ileride inmeyi başarıp geri yürüyoruz...
Parklar var, çıkışı yok. Anormal trafiğe rağmen ağaçlık alanlar şehir içinde fazla olduğundan hava kirliliği nispeten az. Şehir merkezinde yalnız inekler ve domuzlar, köpekler ve maymunlar değil; sincaplar ve papağanlar da karşımıza çıkıyor.
İstanbullu biri olarak, ben böyle kalabalık hakikaten görmedim: bayram arifesi Eminönü ile bir zamanların cumartesi gecesi Asmalımescit'ini birleştirelim; öyle bir ortam. Kazılmış, çamur ve çukurlu sokaklarda tanımadığımız yüzlerce insan ilerleyebilmek için bizi itekliyor. Bir yabancıya dokunmak garipsenmiyor.
Sokak köşeleri istisnasız sidik kokuyor, metronun içi de o baygın Hint yağı... Adeta herkes sözleşmiş aynı kokuyu sürünüyor; ama en beteri baharat çarşısı; burnumu kapatarak geçmeye çalıştığım bu labirentvari yıkık dökük handa sidik kokusu baharatları bastırmış.
Kimyon ve kakuleye bayılıyorlar; tatlılarında bile kullanıyorlar. Her köşe başında işeyen adamların yanında bir de tabi sokak yemeği satanlar var; mesela pislikten kararmış elleriyle bir adamın içine seksen çeşit sos sürdüğü yaprakları dolma gibi sarıp yiyebilirsiniz.
Meyveleri bol; tezgahlarda en çok muz, üzüm ve mandalina gördüm.
Metrolara girerken kadınlar ayrı erkekler ayrı aranıyor; hem çanta hem üst araması yapıldığından kuyruklar yürüyen merdivenin son basamağına kadar ulaşıyor.
Hava alanlarında güvenlik akıl almaz seviyede sıkı tutuluyor; 6kez polis incelemesinden geçebilirsiniz.
Burası herşeyin mümkün olduğu, hiçbirşeyin yadırganmadığı acayip, benzersiz bir diyar!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder