17 Mart 2015 Salı

2091

(15 MART PAZAR)

Taj Mahal, tüm Dünya harikaları gibi hayal kırıklığı olacak sanırdım-çok özel bir yermiş oysa.
Doğunun tüm renkleri, desenleri, taş oymaları ve kalem işlerini üzerinde gururla taşıyan bu bembeyaz mezar; bir gelin kadar asil.

İhtişamı değil zarafeti amaçlamış gibi; sessiz ve incecik...
Kapısından bahçesine ve hatta içindeki lahit bölmesine kadar mükemmel bir simetriyle tasarlanmış fakat asla sıkıcı değil.
22sene boyunca Şah Cihan'ın kaybettiği eşi Mümtaz'a aşkını, en parlak devrini yaşayan Osmanlı mimarları ile İranlı nakış ustaları ve Agralı oymacılar taşa işlemiş...

Hindistan'ın uzak eyaletlerinden ve dünyanın her yerinden getirilen turkuaz, lapis, malahit, akik taşlarını incecik kesip yaprak, çiçek şekli vererek sabırla oydukları beyaz mermere yerleştirmek suretiyle bütün binayı dallı budaklı desenlerle süslemişler....
Beni en çok şaşırtan da; binlerce Hintli turiste karşılık çok az yabancının gezmesi oldu. Yerli ziyaretçiler çile gibi bir sırada dipdibe belki 1saat bekleyip bilet almak için itiştikten sonra içeri girme kuyruğunda 2.saati beklemeye başlıyorlar. Tur rehberleri ile fotoğrafçılar (her ikisi de kendinden menkul) önünüze atlayıp sizi bırakmıyorlar.

Bu kadar masalsı bir başka yer var mı?
Romantik şah Cihan nehrin karşısındaki tepeden sevgilisine sonsuza dek bakmak üzere kendine bir siyah TajMahal yaptırmaya başlamış aslında. 
Fakat hayat, o devirde de acımasız ve kader sürprizli imiş; Şah yıllar sonra karısının yanına gömülünce simetri bozulmuş...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder