(30 EKİM ÇARŞAMBA)
Güya parasını kazanan, evini arabasını almış, hayatını kurmuş görünen, iş çıkışı Fransızca kursuna giden ve hafta sonları yelken yapan 30'lu yaşlarına yeni başlamış "ideal" adamlardan biri olup da aynı anda bu kadar beceriksiz, hayattan bihaber, ürkeklikten ölecek halde yeni arabasının çiziklerini kontrol eden, yol tarifi sormak için bir insanoğluna iki laf edemeyecek de onun yerine navigasyon cihazına başvuracak denli asosyal ve İstanbul'u hiç tanımayan biri nasıl olunur?
Peki ya gencecik yaşında, hayatın tam da baharında olup üniversite yıllarını tek arkadaş edinmeden, hemen hiçbir şey öğrenmeden geçiren, daha fazla MAC makyaj bazı satın alabilmek ve kalıcı manikür yaptırmaya para yetiştirebilmek için part-time çocuk bakmayı bile düşünen, bir gün spora ertesi gün dansa, diğer gün dil kursuna başlayıp hepsinden 2 seferde sıkılınca kendi kendine bi-polar teşhisi koyarak psikoloğa başlayan, arayış içinde kaybolmuş vaziyette etrafında kime neye tutunacağını bilemeyen şu kızcağıza ne demeli?...
Yazık! İnsanoğlu koskoca bir yazık...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder