8 Ekim 2013 Salı

1566

(07 EKİM PAZARTESİ)

Bu berbat halde eve dönemem, gidip birileriyle oturup sohbet etsem, dedim.
Bindik vapura, geçtim karşıya, daha önce hiç baş başa buluşmadığım birini aradım.
İyi ki de aramışım; biraz çekinmiştim ararken ama çok güzel bir akşam oldu.
Ağlamaktan şişmiş kızarık gözlerle ve içim üşüyerek buluştuk, önden bir kuru-pilav yemeye oturduk sevdiğim esnaf lokantasına.
Karnımızı doyurunca eskiden güzel havalarda her gün okul çıkışı uğradığım Mustafa Amca'nın yerine çay içmeye gittik.
Yanında kendini iyi hissettiğin biriyle konuşmak ne güzel!
Saatlerce konuştuk; tarihten, yabancıların Türkiye ön-yargılarından, Beyoğlu mekanlarından, kendi birasını yapan yerlerden, en leziz esnaf lokantalarından...
10 bardak çaydan sonra kaşığı bardağa kapadıysam da durmadı çaycı, getirdikçe getirdi, biz de karşı koyamadık bir 10 bardak daha içtik.
Ellerim buz gibi olmuştu, kalktık yürüyelim dedik şöyle bir; İstiklal bomboş, her yer kapalı...
Gece yarısına doğru bir cafenin sıcaklığına sığınıp birer sıcak şarap söyledik.
Daha güçlü, güvenli hissederek eve döndüm.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder