(06 EKİM PAZAR)
Bir tek gece ayırmıştım kendime, mutlu hissetmek için.
Rezerve etmiştim kendimce o geceyi yani; iş ve para sıkıntılarından uzakta, müşterilerime hiç kulak asmayacağım, sarhoş olmaktan korkmadan içeceğim ve tüm dertlerimi bir kenara koyacağım bir gece...
Kendimi eskisi kadar güzel, hep olduğumu bildiğim gibi çekici ve harika hissederek geçireceğim bir gece...
Olmadı.
İhtiyacım vardı, gerçekten.
Bir isteği olmayınca hemen bozulan şımarık kızlardan değilim, cidden.
Kız arkadaşlarımla çıktığım gecelerde daha çok eğleniyorum, buna eminim. Sahne önünde dans ederken, herkes bizi izlerken ben benim; ben o Rana olmak istiyorum.
Her seferinde başka bir deneyim yaşamak, birlikte keyifli anılar biriktirmek çok hoşumuza gidiyor; genelde bunu yeni insanlar tanıyarak yapıyoruz.
Bu benim asla vazgeçmeyeceğim bir şey, hayatımın en güzel parçası.
Dikkat çeken ve insanlara kapısını açık tutan bir kadın olmam seni endişelendiriyor olabilir, eyvallah. Yine de keşke senle aynı yerlere gittiğimizde de bu kadar eğlenebilseydik. Ön yargıların ve korkuların tıkamasaydı seni keşke, beraber dans edip gülebilseydik, insanlarla birlikte tanışsaydık mesela, olamaz mı?
Sanki olamayacak gibi geldi bana bu gece.
...
Hayal kırıklığıyla biten gecenin ağlayarak devam eden sabahında, kendimi yalnız bırakılmış hissediyordum ve seni pek de sevmiyordum sanki artık.
Bana eşlik edemediğin için içten içe kızıyordum ve -affedesin bencilce olabilir ama- madem böyle oturup kalacaktın gelmeseydin de ben yalnız çıkardım daha güzel eğlenirdim, diye düşünüyordum. Siz yanımda otururken ben tek başıma deli gibi dans edemiyorum takdir edersin ki, elbette kudurmadan da eğlenilebilir ama ben kudurmayı tercih ediyorum!
Cümbüş'ün bendeki yerini bilmiyor olabilirsin; herhangi bir konser değildi bu benim için; bir kere burada anlaşalım.
Hayatımın en gamsız döneminde keşfettiğim bu grubun alt yapısına ve repertuarına hayran kalmıştım ilk dinlediğim gece. Endülüs, Rum, Arap, Ermeni, yahudi, Çingene, İstanbul türküleri söyleyen bu adamlara bayılmıştım; zira benim hep ait hissettiğim bu çok kültürlülük mirasını sürdürmekteydiler. Hep ait olmak istediğim bu gerçek Anadolu-Rumeli bereketini yaşatıyorlardı.
O yıllarda her hafta gelir ve hep en güzel biz dans ederdik, zaman zaman barı kapanıp da yerler paspaslanırken ben grubun sevimli solistiyle tango yapardım, bir seferinde gece çıkıp Bebek sahilinde sabahlamış ve bankta şarkı söylemiştik, sabah serinliğinden donmak üzere Bebek kahvesi açılınca girip kahvaltı etmiştik.
"Hep geçmişte yaşadıklarını andın, öyleyse git geçmişte yaşa!" öyle mi?
Bunlardan rahatsız olman biliyor musun çok komik, zira senin o kıskançlığı günah sayan yapına tam ters düşüyor şekerim.
Demek benim de geçmişimdeki güzel anılar seni korkuttu, hah şimdi anladın mı benim sana 3 yıl evvel neden kırıldığımı?
Hah canım.
Bence sen beni kıskanıyorsun; evet hep aynı barın önünde elimde bir kokteylle dikilip senin hazzetmediğin bu eğlence tarzından zevk almamı kıskanıyorsun. Dahil olamadın ya, ondan.
Oradaki herkesim bana selam vermesini, canım isteyince barın arkasına geçmemi, muhabbet etmek için o mekana gitmemi kıskanıyorsun.
İnsanlarla tanışmamı, sabaha kadar sohbet edip tantuni yada menemen yemeye gitmemizi kıskanıyorsun.
Kıskanacak bir şey yok aslında; çünkü ben seni kimseden saklamıyorum, kimseyi yedekte filan tutmuyorum hani, için rahat olsun.
Tek beklediğimse; bana eşlik etmekten zevk aldığını görebilmek, herhangi biri değil de benle çıkmanın bir farkı olması yani.
Yoksa ben sana muhtaç değilim elbet; başkasıyla da gece çıkarım, başkalarıyla sohbet eder içerim, dans eder eğlenirim dibine kadar...
Ama senle yapamayacaksak neden sevgili diyoruz birbirimize?
...
Bir şey söyleyeyim mi?
Ben, insan içinde kahkaha atmaktan, ağlamaktan, bağırmaktan çekinen insandan hiç hazzetmem.
Dans edemeyen ve şarkı söyleyemeyen insandan da nefret ederim.
Kendini bırakamayan, ifade edemeyen tiplerden korkarım hatta; samimiyetlerinden şüphe ederim, sır vermem.
Sen de gayet iyi biliyorsun; Cümbüş'ü dinlemeye gittiğimde kazık gibi duranlarla nasıl dalga geçtiğimi.
Ben onlardan bir olmak istemem.
Yaşlanmak istemem, seni de yaşlanmış görmek istemem.
"Baştan beri ben böyleydim" filan deme hiç, tanıştığımızda anlatıyordun sabahlara kadar eğlendiğinizi.
İstersen sen bir düşün; bana ne oldu, yaşlanıyor muyum yoksa değişiyor muyum? Yahut sırf kıskançlığımdan güvensizliğimden mi böyle davranıyorum, kendimi geri çekiyorum?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder