Benim hep istediğim, buydu işte!
İş çıkışı, Bostancı'da olmasına rağmen varlığından yeni haberdar olduğumuz, vaktiyle Cemal Süreya'nın müdavimi olduğu Hatay meyhanesine götürdün beni.
Masaya oturur oturmaz bana sevgiyle bakışından o gecenin harika geçeceğini anlamıştım- gözlerin hem tanıdık, hem özlenmiş hissettirdi kendimi. Burayı arkadaşından duyduğunu söyledikten sonra, "Bari ben de ilk defa Rana ile gideyim dedim." dedin, "Ne de olsa, her yere ilk Rana ile gidiyorum." Doğrusu, mutluluğum çok belli oluyordur diye biraz utandım...

Mezelerden her zamanki favorim patlıcan salatası, yoğurtlu pazı, buranınki meşhur olduğundan pastırmalı humus, zeytinyağlı yumuşacık kereviz ve canımız çekti diye midye dolma aldık. Bir de küçük söyledik.
Önce birer dilim leziz beyaz peynir geldi tabaklarımıza, kavun dilimi de pek şekilliydi hani,rakıları tokuşturduk- ve içerken göz göze geldik, sen de fark ettin mi?... Kızarmış ekmek sepeti yeniden doldurulurken geçen yaz tatilimizin kopamadığımız bir parçası olan Zeki Müren şarkılarını tekrar dinlemekte olduğumuzu fark edince gittiğimiz yerleri anımsayıp güldük.
Eski şairlerin duvarlarda asılı berelerine, çantalarına, resimlerine baktık; ruhları da bir şekilde bu küçük samimi meyhanede asılı kalmış gibiydi...

Sen; iş yerindeki küçük ama sinir bozucu olayları anlatmak için bu akşama saklamıştın- ben; yeni siparişlerimi heyecanla anlatmak için bu akşamı beklemiştim. Bir şekilde ikimiz de biliyor olmalıydık; bu akşamın benim hep özlemini çektiğim gibi, karşılıklı otururken göz göze baktığımız, anlattıklarımızı gerçekten dinlediğimiz, neyimiz var neyimiz yoksa her şeyimizle o anda ve orada olduğumuz harika akşamlardan biri olacağını...
Ben temkinli içtim, ama sen hafif yalpalıyordun kalkarken, otobüs durağına yürüdük. İçimden bir ses sürekli "Çok mutluyum!" diye bağırıyordu ya, zor tutuyordum. Eve varan sokaklarda sarma dolaş yürürken sarhoş halinin çocukluğunu çok sevdiğimi anladım, bir de aşure sevdiğini öğrendim ve bunu bir kenara yazdım.
Benim istediğim hep böyle bir geceydi işte!
***
İçki evinden çıkınca
camdan
demin oturduğum yere
baktım.
Sigara paketimi
masada unutmuşum.
sandalyede
tipki benim gibi
oturuyor boşluğum.
Bir eli alnında
benim gibi.
Ama
biraz daha mi hüzünlü?
otururken de
biraz daha mı çıkarıyor
kamburunu?
Biraz daha mi benziyor
babama?
Bir yaş büyüğüm babamdan
ve rüzgar
bir törendeki gibi
çekiştirir durur
yağmurluğumu.
Cemal Süreya
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder