(6 EYLÜL ÇARŞAMBA)
Dün akşamki derste sayımı anlatırken beni mi düşünüyordun acaba? Arkadaşlar beni hatırladıklarını yazdı sen anlatırken, gülerek dinledim. Sahiden nasıl pas geçmişim bu zamana kadar bu öğretiyi ve nasıl bu kadar beni anlatıyor?
Gece uyuyamadım, karmaşık duygulara kapıldım, Espresso'yu hatırladım, Vera uyandı, sabaha karşı yatağa getirdim ama hiç durmadı, geri götürdüm, sonra kapı ziliyle kalktım. Boğazım ağrımaya başladı, kızlara kahvaltı hazırladıktan sonra biraz kitap okuyup huzursuz bir uykuya daldım.
Öğleden sonra cesaretimi toplayıp seni aradım, sesini duymak ve yaşadıklarımı anlatmak istiyordum. Doğum gününü yine sarkastik tavrımla kutladım, çok yaşlandınız artık, diyerek. Sana doğru görüşle geçecek bir yaş diledim, anladın mı?
Konuşmak kendimi yeniden iyi hissettirdi, adımı sesinden duymak: "Ranacım"
"Neyse ben sizi meşgul etmeyeyim, şampanyanızdan alıkoymayayım."
"Yoo evde tek başına evde oturuyorum, nereden çıkardın onu?"
"Ah! Öyleyse ben sizin şerefinize açayım bir şişe, şu an tam karşımda duruyor."
"Aç!"
"Ama öyle moralsizim ki..."
Aslında kedinin ölümü ardından oturduğum meditasyondaki bilinç kaybımı tam anladığını sanmıyorum. Belki başka zaman, baş başayken anlatırım...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder