(19 MART PAZAR)
2. güne selamlaşarak bile başlayamadık ve benim enerjim biraz düşüktü düne göre. Sen geç geldin, benden uzakta oturuyordun, Venerable'ı dinlerken gözlerin hep bu tarafa mı kayıyor, yoksa bana mı öyle geliyor?
Dersin sonunda, herkesle birlikte ön sıraya çıkıp, öğrencilerinle aynı seviyeye koyup kendini, yeminini tekrar ederken "I want to learn" dedin ya- bir daha yüceldin gözümde. Seninle gurur duydum.
Bu arada, elbette sana hayranlık duyan tek ben değildim ve bunu da sakinliğimi korumaya çalışarak gözlemledim. Ama senin bakışlarında aynı hayranlığı yakalamadım, tek tesellim. Seni çok sağlam gördüm, fazla içine nüfuz etmesine izin vermeyen.
Böylece bitecek derken, çıkışta beni karşıladın "Ranacım" sarıldık, saniyelerce uzayan tatlı sessizlik anı...
Teşekkür ettim, "Görüşürüz" dedin. Mantomu alıp arkadaşları beklerken biraz daha zaman geçti ve kapıda tekrar denk geldik. Ben dikkatimi sana vermemeye çalışırken birden "Rana hanım!" diye laf attın yine, "Pratiğini yapıyor musun?" Kaçıngan bakışlarımı devirdim. "Belli belli...!" Çekingen "Arada bir yoklayın beni, olur mu?" dedim. "Yoklayacağım ben seni...Yoklayacağım!" Ses tonundaki tatlı kızgınlığa şaşırıp utanarak "A a!" Nasıl yoklayacaksın peki, söylesene
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder