(22 AĞUSTOS ÇARŞAMBA)
Bahçede kahvaltılar kadar kahvaltı sonrası tembelliği de çok keyifli. Deniz kenarında yemelik tam buğday unlu poğaça ve yulaflı muzlu kurabiye pişiriyoruz. Kahvelerimizi içip aheste aheste hazırlanıyoruz.
Bizi bekleyen kötü bir sürpriz var yolda- trafik. Evet yanlık duymadınız, Fethiye'de trafikte takılmak inanın İstanbul'dan daha beter. Plaja inen yolu 1.5 saatte alınca içimize fenalık geliyor, sonunda denize varmaksa inanılmaz ferahlatıcı. Sahilde okumak için heves ettiğim Zamanın Kısa Tarihi beni ara ara biraz zorlasa da, hoşuma gidiyor. Adını Deniz koydukları çocuk ise denize hiç girmek istemiyor. Dalgalardan korkup kaçan veledi denize sokma çalışmalarıyla, ağlama krizleriyle geçip gidiyor gün.
Akşam yemeğine 10 civarı oturabiliyoruz, denizden dönüşte duş ve mangal faslı uzuyor-ama bir yandan da kimin umrunda-tatilde değil miyiz! Deniz çipurası almışlar beyler bu akşam yemeğe, bana çok lezzetli geliyor. Beyaz şarabın yanında tadına varıyorum, gece yarısında bahçedeki şezlonglara uzanıp yıldızları seyrediyoruz. Büyük Ayı, Küçük Ayı, Akrep Burcu, Ay, Mars, Venüs derken uykumuz geliveriyor...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder