(16 AĞUSTOS PERŞEMBE)
30lu yaşlarımdan öğrendiklerim:
Herkes aslında sadece kendini düşünüyor ve kimse senin derdini çok da anlayamıyor. En yakın arkadaşların bile, kendi ufak tefek işle ilgili mevzularını günlerce konuşup büyütürken, senin çok daha bağlayıcı olan ailevi bir sıkıntını boşver diyerek geçiştiriyor. Sen ev taşıma ve yerleştirme gibi telaşlar içinde fazlasıyla karışık haldeyken mesela, arkadaşların sadece kendilerince güzel vakit geçirmeyi önemsiyor. Şaşırmamak lazım.
Akrabalık zaten iki yüzlü bir kaotik ilişkiler yumağı. Kan bağının hiç bir anlamı yok; vefa bir yere kadar önemli tabi-ama yine de, kimsenin kimse üzerinde tahakküm hakkı yok. Ağabey olmak sorumluluk gerektirir, analık babalık çocuğundan mesul olmak demektir. İlgilenmeden, boş bırakılarak ya da her yaptığı kabul edilerek çocuk yetiştirilmez.
Her kim olursa olsun, gereğinden fazla iyilik yapmak, kendinden çok şey vermek hatadır. İyilikten maraz doğar sözünde bir hikmet vardır. Fazlasıyla şımarık ve bencilce davranan çevrendeki kişilerin ilk yaptıklarına ses çıkarmadığın takdirde, aynı tavrı sürdürürler ve sonunda patlama noktasına gelirsin. Hakkını savunmak lazım, yoksa herkes senden fedakarlık yapmanı her zaman kendi hakkıymış gibi bekler. Kimseye hak etmediği payeyi vermemek lazım.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder