1 Mayıs 2018 Salı

3230

(29 NİSAN PAZAR)

Hava beklediğimizden çok daha sıcak ve bugün yüzmeye gidiyoruz, toz içinde toprak yollardan ulaştığımız küçük bir koyda güneşleniyoruz. Su serin ama çok güzel, çoğu insanın aksine biz bol bol denize giriyoruz, dergi okuyup hem ruhumuzu hem bedenimizi dinlendiriyoruz.
Öğleden sonra yanmaya başlayınca, biraz da acıkınca kalkıp merkeze dönüyoruz.

Vino'da birer kadeh beyaz şarap yanına kuru et ve peynir tabağı istiyoruz. Kuru meyveli peksimetler çok güzel. Ara sokaklar Kaş havasında, ama tabi kitle biraz daha ana akım. Ayvalık tostu ve kumpir yiyenlerin aksine, biz hediyelik eşya tezgahlarını pas geçip doğal taşlar ve fosillerden çok modern takılar satan mağazada vakit geçiriyoruz. Fosil küpelerime bayıldım!

Bu akşam, hepsi birbirine benzeyen sahil boyu meyhanelerinden vazgeçip, iki günlüğüne adaya gelmiş olduğumuza göre önerilen pizzacıyı da boş verip, yine denize yakın bir paralel sokaktaki lal Girit Mutfağı'na oturuyoruz. Bugün kalabalık ama bir masa bulduk kendimize, mezeler yine farklı ve hepsi kaliteli... Asma yaprağına sarılı enginar dolma, otlu peynir, sütlü patlıcan gibi nefis soğukların yanına bir şişe roze şarap açtırıyoruz.

Mutlaka evde denemeliyim dediğim ama sırrını çözemediğim cevizli patlıcan mezesi Girit lokumu, ev yapımı mis gibi kokan otlarla lezzetlendirilmiş peynir favori mezelerim. Ama hangisi değil ki? Enginar da şahane, dil balığı da taptaze, portakal suyunda pişen sübye de çok güzel. Mest olmuş ayrılıyoruz mekandan ve otele yürürken yine kedileri besliyoruz. Biz doyduk, onlar da doysun ki içimiz rahat etsin...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder