(15 TEMMUZ CUMARTESİ)
İstanbul'da gerçekleştirilecek sinir bozucu yalan dolan gösterilerden kaçıp kafa dinlemeye Emirli'ye gittik. Buranın sakinliği hep huzur veriyor bize...
Köpeklere mama götürdük, sevindiler. Buradaki şımarık kedi de yan komşunun penceresinden bağırıp duruyordu, dayanamayıp dışarı saldık. Bir dolu mama yedi, koşturup durdu, kendini sevdirdi-pek şirin şey!
Öğleden sonra az bir boyama işim kalmıştı onu bitirdim, evi biraz toparlayıp kahve yapalım dedik. Kahve makinesinin bir parçasını eksik getirmiş olduğumuzu fark edince kendimize güldük, su bidonunun ağzını kesip ilkel şartlarda kahve süzmeye çalıştık. Sonuç gayet de başarılıydı, birer fincan keyif yaptıktan sonra getirdiğimiz tabak bardak takımlarını yerleştirdik.
Akşama doğru hava iyice serinleyince terasta oturmak hoşumuza gitti, dizi seyrederek birer bira açtık. Bu İngiliz polisiyesine epeyce sardık, son bölüme kadar gittik hatta. En son bölümde gizem çözülecek sanırım, heyecanla bekliyoruz çocuğu kimin öldürdüğünü...
Akşam yemeğine yanımızda getirdiğimiz köfteleri kızartıp salatamızı hazırladık, hemencecik iki patlıcan közleyip meze yaptık, kilerdeki patateslerden soyup fırına attık ve mükemmel bir sofra kurduk.
Gece uykuya dalarken aklımda yine mutsuzluğum, kaygılarım vardı ve içim rahat değildi. Konuşmak istiyordum ama fırsatımız olmadı, belki de anlamı yoktu konuşmanın da... İçim rahat değil, beni rahatsız eden şeyleri bir türlü çıkaramıyorum hayatımdan.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder