Sabah yağmur bastırdı, karşıya arabayla geçmeye karar verdik. Kahvaltıdan sonra kahvesine yeni evine taşınan arkadaşımıza gidiyoruz. Bizi erken beklemeyen değişik arkadaşımız ortalarda yok, kapı duvar... Yavru kedi gibi sokakta kaldığımızı gören alt komşusu içeri buyur ediyor, ev sahibimizi beklerken biraz sohbet ediyoruz.

Tam 70ler tarzındayız; gömlek yakamı çıkardığım jilem ve ahşap kolyemle evin dekoruna uyum sağlıyorum.
Beşiktaş'ın ara bir yokuşunun ucunda, sıkışmış gibi küçücük burgacık binanın üst katında kendine ufak bir daire tutmuş. Tam ona göre; tek kişilik, enteresan ve cool. Kahve içip işten güçten konuşuyor ve patronlarını çekiştiriyoruz.
Akşamüstü Ataşehir'de yeni açılan mekan Dasdas'ta bir oyuna biletimiz var, biraz yadırgasam da şehrin başka merkezleri oluşması güzel aslında. Konserler de varmış, Pentagram akustiği kaçırmışız.
Kafka'nın Dava'sından esinlenen Joseph K. sanırım, modern uyarlamalar arasında en sevdiğim, hatta tek sevdiğim oldu. Asıl hikayenin sadece ana hatlarını ve karakter adlarını alıp, gerisini baştan yazan bu oyunu hiç garipsemeden izledim.
Dava'yı okumaya tahammül edemediğim anları anımsıyorum, öykünün bunaltıcı havası yoktu bu eğlenceli oyunda. Günümüzden pek çok detaya yer verse de uyduruk olmamıştı, keyifle seyrettik.

Hiç yorum yok:
Yorum Gönder