(22 EYLÜL SALI)
Hemen iyileşemedim, gece defalarca uyandım.
Sabah minik balkonumuzdan manzaramız serin, bulutlu Gökçeada...
4 yıl evvel 2 günlüğüne uğramıştık oradan hatırlıyorum adayı biraz; tepelik coğrafyası, geniş zeytinlikleri, her yerden çıkan keçileri, temiz yüksek bir havası var...
Akşamları epey serin, gün boyu da yer yer yağışlı genel olarak kapalı bir havaya denk geldik-bari şemsiyemle hava atayım!
Arkadaşlarımız gelene kadar biraz dinlendik, akşamüstü birer sakızlı kahve söyledik.
İlk yemeğimiz için limandaki Eleni Meyhane'ye oturduk; meze dolabından deniz börülcesi, yoğurtlu cevizli kabak ve köz patlıcan seçtik. Aklımızda ahtapot ızgara var, kalamar dolmayı görünce hayır demedik elbette, biraz da balık pazarlığına girdik.
Tavandan kuru portakal limon dilimleri asılı bu turkuazlı meyhaneyi beğendik.
Hastalık beni güçten düşürmüş olacak ki; 3. dubleden sonra tatlıya geçemeden kötüleştim.
İşte böyle beklenmedik gecelerde sağlam bir sevgili çok işe yarıyor! En son bir ara arabanın camını açıp dışarı tükürdüğümü sanıyorken içeri tükürmüşüm, otele taşıdıktan sonra yatağa yatırıp benim fotoğrafımı da çekmişler-ama göstermem!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder