Bugün nereden denize gireceğimize karar veremiyoruz; geçen sene pisliğinden şikayetçi olduğum Hidayet koyu bu sene yenilenmiş, ama tam bitmemiş henüz. Yerlisinin tercih ettiği İnceboğaz'a gidiyoruz minibüsle.
Burası sakin, küçük bir aile plajı gibi,şezlonglar rahatsız. Denizi ılık ve dümdüz, fakat tuzdan bulanık olunca dipte pek bir şey görünmüyor, bana da bira sıkıcı geliyor. Bütün günü burada geçirmeyelim deyip yine Küçükçakıl beach konforuna geri dönüyoruz.
Derya ve Çınarlar hep kalabalık oldukları için diğer mekanları tercih ediyoruz genelde; geçen sene Hera'da çok rahat etmiştik mesela, bu sefer Medusa'da oturuyoruz. Deniz çalkantılı bu akşamüstü; girmek istesem de çıkmak zor oluyor. Kayalıklara çarpıp minik girdaplar oluşturan dalgalar beni merdivene çarpıp geri çekiyor, zar zor tutunup kendimi yukarı çekiyorum.
Karnımız acıkınca canımız karides ve salata çekiyor, pesto soslu çam fıstıklı karides güveç lezzetli ama çoban salatada soğansız olmuyor.
Tatilin sonuna geldiğimizi hatırlayınca bir burukluk hissediyoruz bugün; dergileri bitirip biraz daha bronzlaşmaya çalışıyoruz.
Son akşam yemeğimiz için tam bir anne lezzeti veren BiLokma meze tabağını istiyoruz. Birer kadeh beyaz şarapla harika gidiyor!Geçen seneden beri hastasıyım buranın mezelerinin; meyhane ya da kebapçı tarzı değil de günden arta kalan anne yemekleri gibi...
Yediklerimizi eritmek için çarşıda dolaşmaya çıkıyoruz; takılar gözümüzü alıyor, aklımızda kalıyor.
Kaş'ın en sevdiğim yeri sanırım bu sokak arası; Turkuaz Meyhane ile HiJazz Bar'ın kesiştiği, rahmetli tonton köpek Hayta'nın yattığı taş sokak...
Rengarenk, sıcak bir havası var ve bu köşede kendimi hep iyi hissediyorum. geçen yaz Hijazz'da çok eğlenmiştik. Her gece aynı grubu dinlemekten sıkılmadan Beatles şarkılarına eşlik edip Elvis'te dans etmiştik.
Bu sene sahipleri devretmiş, tatlı insanlardı ama yeniler de tatlı insanlarmış. Gece boyunca fazla kalabalık da olmayınca, barın yeni işletmecileriyle tanışıp sohbete başlamamız zor olmadı. 14 sene önce Kaş'a yerleşmiş Edmond amca masamıza katılınca, sohbet uzadıkça tatlılaştı ve Farsça kelimelerin etimolojik kökeninden, 70lerin İstanbul'unun güzel ortamına kadar konular derinleşti.
Akıllı, kültürlü ve dolu insanlara rastlamak çok güzeldi; sabahladığımızı Güneş doğunca fark ettik, otele bırakan yeni arkadaşlarımıza teşekkür ederek tekrar görüşmek üzere ayrıldık.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder