(22 HAZİRAN PAZARTESİ)
Sabahın köründe ağzıma tıkıştırdığım vollkorn ekmeğinden ince sandviçle uzun yola hazırım!
İstanbul kapalı, yağmur geliyor biz şehri terk ederken...
Her seferinde olduğu gibi; gidiş heyecanlı, yollar uzadıkça sabırsızlanıyoruz. Servisle uçağa, hava limanından otogara, otogardan Kaş'a derken saatlerce yol tepiyoruz ama hevesimizi yüksek tutuyoruz.
Olimpos'ta gözleme&ayran bir klasik artık. Kaş'a yaklaştıkça arabalar azalıp maviler çoğalıyor...
Özlemişim!
Otele vardığımızda bavulu çektiğimiz yokuşlarda terden sırılsıklam olmuşuz, odamız büyük ve ferah, otel sahipleri güleryüzlü. Hemen bir duş alıp yenilendikten sonra kendimizi Küçükçakıl'ın serin sularına atıyoruz. Epey serin gerçekten, sağlam ayıltıyor.
İlk akşam yemeğimiz Tzatziki Meyhane'de oluyor geçen seneden beri; bu sefer mezeleri az tutup sütte dil balığı söylüyoruz-çünkü çok güzel!
Yalnız burada hep aynı müzik dönüyor gibi; bayıcı bir havası var, yemekten sonra ağırlık çöküyor. DeJavu'da birer kokteyl içmek için arkadaşların masasına oturup geceyi nispeten erken sonlandırıyoruz.
Yarın harika bir gün bizi bekliyor!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder