5 Nisan 2015 Pazar

2111

(04 NİSAN CUMARTESİ)

Sevgiliye;

Birlikte olmaya başladıktan sonraki ilk doğum günümde, bana başka güzel hediyelerin yanında bir de tiyatro bileti almıştın, bu akşam senin yaklaşan doğum gününe benden ilk hediye: iki yıldır aklımızda olan ama bir türlü izlemeye fırsat bulamadığımız Can oyunu...
Memur babanın edepsiz oğlu, kelimeleri evirip çevirip kendine bir dil yaratan bu oyuncu ve hınzır adamın şiirlerini sen daha çok seversin.
Ben birkaçını bilirim yalnız; biraz kaba saba, dağınık, ama küfrü ağzına çok yakıştıran bir adam...
Tek kişilik oyunu küçük bir sahnede, çok genç ve çok yaşlılardan oluşan tuhaf bir kitleyle seyrettik. Mehmet Güleryüz'ün çizimleri oyuna bir derinlik katıyor ve tek dekor olan katlanabilir merdiven, Kemal Kocatürk'ün elinde oyuncak oluyor.
Başımı omzuna yasladım; seni özlemiştim ve sana içten içe kırgındım.
Eşlik edebildiğimiz şiirlerinde daha ziyade deniz vardı; dalgaların tuzu, martların izi ve mis gibi yosun kokusu...
İsyan eden güzel adamlar gibi içli, her daim coşkulu, kavgacı, inceden hüzünlü, ayıplı ve mizahi... 

İkindiyin saat beşte
Başgardiyan Rıza başta
Karalar bastı koğuşa
Ikindiyin saat beşte
Seyre durduk tantanayı
Tutuklayıp sardunyayı
Attılar dipkapalıya
İkindiyin saat beşte
Yataklık etmiş zaar
Suçu tevatür ve esrar
Elbet bir kızıllığı var
Ikindiyin saat beşte
Dirlik düzenlik kurtulur,
Müdür koltuğa kurulur
Çiçek demire vurulur
İkindiyin saat beşte
Canların gözü yaşta,
Aklı idamlık yoldaşta,
Yeşil ölümle dalaşta
İkindiyin saat beşte

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder