18 Aralık 2014 Perşembe
2003
(17 ARALIK ÇARŞAMBA)
Güçlü bir "Merhaba!" ile başlıyor konser-ilk parça "The Queen is dead!"
En eğlendiği hobisi İngiliz kraliyet ailesini yermek olan ve her seferinde İngilizleri pek tatlı hicveden Morrissey, yine sahnedeki perdede aptal bakışlı Prenses Kate ile Prens Harry'i gösteriyor bu sırada. Zaten geçtiğimiz referandumda İskoçların United King-Dumb ile bağlarını koparmaları gerektiğini söylemişti.
Hızla "Suedehead" geliyor ardından; arkalara doğru kümelenmiş ölgün kitleyi hareketlendiriyor. Şüphesiz en sıkı bağları herkes eski Smiths şarkıları ile kurmuş-yeni albüm ağırlıklı setlist pek tatmin etmiyor böylelerini. Şahsen ben çok memnunum-yeni albümü epey beğenerek dinliyordum çıktığından beri.
Güzel şehrimize büyük iltifatlarla "It is my good fortune to be in İstanbul!" diyen Moz, "İstanbul" şarkısına ezanla giriyor, üst üste geçmiş seslerin yarattığı oyunlu ritmiyle tam bir İstanbul şarkısı olmuş. Gerçekten tanıdık bir his bırakıyor.
Sonrasında "Kiss me a lot" yeni albümün flörtöz şarkısı genç kitleyi biraz dans ettirmeye başlıyor. Bu arada 2 sene önceki açık hava konserine kıyasla, nedense bu seferki dinleyici kitlesini çok ruhsuz buldum. Morrissey'i aslında tanımayan, son albümünü ve hatta belki solo albümlerini hiç dinlememiş tipler çoğunlukta. Sahne önünde iletişim daha güzel; çiçekler ve resimler verenler, kendini zar zor sahneye atıp sarılanlar var.
Ardından "I'm throwing my arms around Paris" geldi; sevgilinin yokluğunda yalnızlığını Paris'e sarılarak gideren adamı dinledik. Sonrasında yeni albümün en İspanyol parçası "The Bullfighter dies" perdede boğa güreşi görüntüleri eşliğinde çalındı. Gerçekten ben hep boğanın tarafındayım!
Peşinden albümün ismini veren hit "World peace is none of your bussiness" geldi; tam da hükümetin bize söylemek istediklerine tercüman olan bu şarkı, elbette dünya gündemine alaycı bir gönderme. Bizler iyice ısınmış ve ısınamayanları buz dağları gibi arkamızda bırakmışken, bence son turnelerinde en iyi sahne performansını gösterdikleri harika "How soon is now?" girdi. Sanırım Smiths'in ruhu bu şarkıda gizli; tam bir görkemli kaybeden ruhu...
En güzel yerinde "All my hope is gone" sözülerini "All my life is gone" diye değiştirince, içimden bir şey koptu resmen. Ben kendime gelemezken, onlar "Kick the bride down the aisle" ile devam ettiler; bu parçayı anons ederken Morrissey'in akşam ezanını İngilizce'ye tercüme ettiğinde ortaya bu sözlerin çıktığını söylemesi de komik oldu.
"Scandinavia" ithaf edildiği bölgeye yaraşır tekdüzelikte geldi bana. İstanbul ile alakası yok!
"Neal Cassady drops dead" muhtemelen bu seyirci için fazla içeriği yüklü bir şarkı oldu; 50-60lı yılların beat kuşağı müzisyenine ağıt...
Yeni albümden art arda sıralanmaya başladı şarkılar: "Earth is the loneliest planet of all" , "Staircase at the university" , "Smiler with knife" ve "I'm not a man" arada bir "Yes I am blind" ile geri dönüş yaptı. Bu arada tabi "There is a light that never goes out" beklentisi içinde kıvranan gençler epey hayal kırıklığı yaşadılar gördüğüm kadarıyla, ki 2006'dan beri hiç çalmadığını öğrenmek aslında zor değil.
Konserin sonuna yaklaşırken her seferinde suratımıza tokat gibi çarpan o meşhur hayvan çiftliklerinde işkence görüntüleri yansıdı perdeye. Kendini bir bok sanan insanoğlunun zavallılığını izledik ve Ortadoğu'da kafa kesenlere de, Amerika'da düşünmeden adam vuranlara da fazla şaşırmanın yeri olmadığını bir anlayıverdik.
Son şarkı kendi kendime söylemeyi çok sevdiğim, bir isyan gibi çıkan "Speedway" e de aynı zevkle eşlik ettim. Bis yapmak üzere sahneyi terk ettiklerinde elbette alkışlar kesilmedi. Bisin ilk parçası olan "Asleep"i sahnenin bir ucunda spot ışık altında durup söylerken hepimiz sessizleştik, kedi gibi olduk. neyse ki kapanışı "Everyday is like sunday"le yaptılar da içimize çöken melankoliden dans ederek kurtulduk.
Son söz: belki bir daha Morrissey'i sahnede dinleme fırsatım olmayabilir, 55 yaşında vücudunda 4 kez kanserli kitleye rastlanmış bir adam sonuçta. Her ne kadar Arena'yı beğenmesem ve amfi düzeni olmayan kapalı mekanlarda konser dinlemekten keyif almasam da, içeride sigara içenlerden ve havasızlıktan bunalsam da, etrafımda öküz gibi dikilen ruhsuz bir kitle konumlanmış olsa da, ben hemen her şarkıya eşlik ettim ve çok güzel vakit geçirdim. Hepsinden öte-acayip saygı duyduğum 3-5 adamdan birini bir kez daha yakından görme şansına eriştim-çok mutluyum!
Etiketler:
2014 morrissey istanbul konseri,
dans etmek,
İngiliz,
istanbul,
konser,
morrissey,
mutlu,
müzik dinlemek,
sahne,
şanslı,
şarkı,
the smiths
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder