Zaman, işte böyle mevzularda insana acı geliyor.
Doğduğumuzdan beri yanımızda olan büyüklerimizin yaşlandığına, artık eskisi gibi olmadıklarına tanık etmek zor geliyor.
Bu kez; dedemin epeyce yaşlandığını yüzümüze tokat gibi çarptı zaman.
Geçen hafta bir akşam yemekten sonra anneannemlere yürümüş, bir iki saat oturmaya gitmiştik. O akşam bana işler nasıl diye soran adamın, geçen gece kendinden olmadığını görmek acayip.
Bir akşam yemekten sonra otururken birden başı düşmüş, kendinden geçmiş. Anneannem de sorularına hiç ses vermeyince panikleyip ambulans çağırmış. dayımlara haber vermiş, doktor yengem de yanlarından hiç ayrılmadan geceyi hastanede geçirmişler. Acilde 2 kez MR çekilip tahliller yapılmış, nörolog hiçbir şeyi olmadığını söylemiş. 6 saat sonra kendine geldiğinde, Yalova'dan ne zaman geldiklerini sormuş. Yani tam kendinde değilmiş belli ki.
İlk yazlığımızdı Yalova. Ben 4-5 yaşlarıma kadar oraya giderdik yazın, dedem henüz genç ve sapasağlamdı. Teknemiz vardı, gezdirirdi bizi.
Eve sabah dönmüş, kahvaltı edip yatmışlar. Biraz uykudan sonra dedem uyanmış, biz de bu olayı tam o vakitlerde haber aldığımız için işte o arada evlerine anahtarımızla girdik. Girdik ki keskin bir gaz kokusu çarptı, hemen camları açmaya başladık. Mutfakta dedemi yerde, yanında su bidonu ve çaydanlıkla bulduğumuzda ödümüz koptu tabi.
Zorla kaldırdık, 2 ocağın açık olduğunu görüp kapattık. Bu arada gaz kokusu biraz hafifledi, dedeme ne yapmaya çalıştığını sorunca kahvaltı hazırladığını söyledi. Kahvaltı ettiklerini unutmuş.
İçeri götürüp oturttuk, sabah Burhaniye'ye gittiğini sanıyordu. Son yazlığımız Ayvalık, Burhaniye'de. Orada da geçen senelerde boğulma tehlikesi yaşayıp acile kaldırılmıştı, onu hatırlıyor.
Biraz dinlendikten sonra tuvalete kalktı, bu arada dayım da uğramıştı yine, biz konuşmaya dalmışken içeriden gelen gümbürtüyle yerimizden fırladık. Dedem düşmüş, üstelik de nedense tuvaletin kapısını kilitlemişti. Seslenip durduk, cevap vermiyordu. Anneannem ağlamaya başladı, biz sakince dedemden yavaş yavaş kalkıp anahtarı kapının altından bize atmasını söylüyorduk. Neyse ki kafasını biraz yarmış fakat bir şey olmamış, sonunda kalkabildi.
Şimdi eski hayatına- normal diyemeyeceğim çünkü parkinson sebebiyle zaten duruş bozuklukları, hareket kaybı ve mimik yitirme durumları vardı- yine de kendi ritmine döndü. Ama bizde bir tedirginlik kaldı tabi, her an onu kaybedebileceğimizin korkusu...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder