Sıkıntılı kabuslarla dolu bir gecenin sabahında puslu gri bir kış gününe uyandım...
Bulutlu havalarda enerjimi toplamam uzun sürüyor, evden bir türlü çıkamadım...Kadıköy'de arkadaşımla buluşup Karaköy'e geçtik; belli bir planımız yoktu, yolda birkaç fotoğraf çektik...
Her seferinde ayrı güzellikler, acayipliklerle bizi karşılayan İstanbul'a methiyeler düzerek Bankalar Caddesi'ndeki Salt Galata'ya vardık...
Karanlıkta Gökkuşağı sergisini gezelim dedik; tarih boyunca din imgelerini sorgulayan işler vardı. Pek çoğu akılda kalıcıydı; en çok "çift kişilik çarmıh" ve "aydınlatan tek kilise yanan bir kilisedir" işlerini sevdik.


Ama şüphesiz serginin beni vuran işi neredeyse 1 saatlik çok etkileyici bir kukla filmi "Cabaret Crusades: The Path to Cairo" (Kabare Haçlı Seferleri: Kahire'ye giden yol) oldu.
İskenderiyeli sanatçı Wael Shawky'nin Amin Maalouf'un Arapların Gözünden Haçlı Seferleri kitabından esinlenerek hazırladığı kısa filmde elde üretilmiş kil kuklalar kullanılmış...
Kuklaların ürpertici sahiciliğinden büyülenip oturduğumuz yerden kalkamadık. Dışarı çıktığımızda hava kararmıştı, biz susamış ve üşümüştük...
Çukurcuma'ya tırmanırken yeni açılmış veya eskiden beri duran ama henüz keşfedilmemiş bir kaç antikacıya, cafeye, hostele heyecanla baktık...
Göüzümüze sevimli gelen bir yerin bahçesine oturup birer sade kahve söyledik...
Bir sonraki Salt ziyaretimizi planlamaya başlamıştık bile.
Aheste, keyifli, sürprizli bir gün!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder