23 Kasım 2014 Pazar

1978

(22 KASIM CUMARTESİ)

Kapının eşiğinde beni ekose pijamasıyla bekleyen bu tatlı tatlı gülümseyen adamı özlemişim!
Başta hafif yabancılayarak, ama hemencecik de alışarak sarılıp öptüm, kokladım-çok tanıdıktı.

Avusturya'dan getirdiği çeşit çeşit peynirlerden nefis bir tabak hazırlamış; otlu, cevizli, aromatik minik bir cennet yaratmıştı. Bunların yanına kahve demleyip, tahıllı ekmeklerden bir paket açtık. Bir tutam da memleket katalım diye poy serpilmiş tereyağına ikişer yumurta kırdık...
Aslında belki dışarı çıkar, şehirde gezeriz diye düşünmüştüm. Özlemiştir; rakı içeriz.
Evde kalmak ikimize de daha iyi geldi-hava da pek davetkar değildi hani.
Bir film seçip kanepeye sığışmak, 2 haftalık ayrılıkta en çok özlediğimiz şeyleri yapmak kadar güzeli yoktu; sıcacık öpüşmek...
Bu sene erken geldi kış-tam ne havası biliyor musunuz? Koca bir kupa tarçınlı elma çayı koyup yanında birkaç Spekulatius yeme havası... Doğumgünü hediyelerini heyecanla açma, en çok da baykuş kuklayı sevme havası... 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder