Olympos'u boş bulmuşken ve hazır sıcaklık bunaltmıyorken, Kasım güneşinde biraz dolanalım dedik. Sonbaharda çoğu kapatmış, ama hep kaldığımız açık olan pansiyonlar arasından sahile inerken, antik kent kalıntılarına bir daha baktık. Güneşte sırtımız sımsıcak, kuşları dinleyerek taşlıklardan yürüdük. Mezarlara bakarken ürperdik, ördeklere güldük, yolun sonunda denize indik...






Kasım güneşinde ısınmış çakıl taşlarına uzanıp gevşedik. Tek tük oturmuş, denize girmeyi deneyen insanlara bakınıp gözlerimizi kıstık. Dün gecenin soğuğuna şaşırdık, oysa öğlen vakti bu küçük koy bizi nasıl da kucaklıyor!
Bu kez buraya kendim geldim, Olympos işte şimdi benim oldu...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder