
Neyse; yine de kalktık topallaya topallaya, yağmura rağmen Sarıyer tarafına gittik. Orman içindeki mekan fazla büyük değildi, güzel bir kalabalık vardı. Birkaç enteresan festival insanı gördük, yerli ön grupları dinledik. Sattas eğlenceli, Babazula her zamanki gibi başka kafadaydı; biraz kısa kaldılar sanki sahnede ama keyifli geçti.
Ardından uzuuuun yemek kuyruğunda bekleme faslına geçtik; yağmur da sağolsun kesmedi, arttı. Serinleyen ıslak akşamı tek ayak üstünde geçirdiğim halde keyfim yerinde sayılırdı-özellikle peynirli sandviç alabildiğimize pek memnun olduk. Zordu ama başardık.
Ormanın derinliklerine yönlendiren tuvalet kuyrukları, hesaplanamayan kalabalıklara yetmeyen ekmekler, katlanan pislik, çamurlaşan zemin ve sulu bira gibi festival klişeleri burada da mevcuttu. Manu Chao sahneye çıkınca hepsi hemen unutuldu. Ayak durumumdan mütevellit; sahne önünde zıplayamasam da kendimce eğlendim: sevgili erkek arkadaşımın bizim için çekip getirdiği 2 bankın üstünde tek ayak üstünde dans ettim.
Bilet parasının hakkını sonuna kadar veren Manu Chao, 5 küsür yaşlarında, kurbağa misali miniminnacık ve boyu kadar yükseğe zıplayabilen bir arkadaş. Kasketli, kısa pantollu enerjisi bitmek bilmedi 3 saate yaklaşan gösteri boyunca. Her şarkı aynı ambulans sireniyle başlayıp benzer "OO oooo" melodisiyle devam ettiğinden midir, her arada "Thank you İstanbul!" diye bağırdıklarından mı bilmem; ne zaman biteceğini anlayamadık konserin.
Direnişçi kimliği ile bilinen Manucuğum bizlerin direnişine de kayıtsız kalmayarak, Gezi sürecine dair görüntüler eşliğinde söyledi "Politik Kills" şarkısını. "Those were the days ulan!" dedirtti bizlere...
Sona doğru birkaç rumba çalmaya başlarken arka tarafa geçip ayağımı minderlere uzatmak zorunda kaldım ve bu sırada rumba eşliğinde zeybek oynayan gençleri seyrettim.
Çıkış izdihamı fenaydı; arabaya yürürken tıklım tıkış minibüsler ve servis beklerken toplama kampı atmosferi tadan insancıklar gördük. Yola koyulmuştuk ki; birkaç otostopçu gruba rastladık da sevabına bir çifti arkaya sıkıştırdık. Pek sevindi garibanlar, metro ağzına bıraktık.
Ayaklarım ağrıyordu eve döndüğümüzde ama, gelebildiğime memnundum uykuya dalarken...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder