Likya mezarlarından birinin dibinde bir bira içebiliyor insan burada...
Hep mavi-beyaz hissediyor; taptaze, ferahfeza...
Begonvilin sarısını ilk defa burada gördüm, pembesi moru zaten her duvarı sarmış-kahvaltıda karpuz tabağımıza düşüveriyor çiçekleri... Hava karardıktan sonra yayılan yasemin kokularına karşılık, ancak keskin burunların duyabileceği limon ağaçlarının serinleten kokularını içimize çekiyoruz... Boş yerleri pıtır pıtır saran renkli mine çiçekleri ile zarif mercanlar arasındayız...
Akşamlar hep esintili...
İki seferdir rakı içiyoruz; bu akşam başka bir şey istiyor canımız.2'şer bira söylüyoruz DeJavu'da gün batımı vakitlerinde limana karşı...
Gençleşiveriyor bugün birden Kaş; orta yaş üstü gruplar azalıp, yaklaşan festival için sahne kurulmaya başlanıyor. Biz de meydanda Mavi'nin müziğini dinleyerek sosisli sandviç alıyoruz biralarımızın yanına...
Dolunay'dan dilediklerimiz arasında buraya yeniden gelmek de vardı...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder