6 Haziran 2014 Cuma

1808

Masalların Masalı

Su başında durmuşuz
Çınarla ben.
Suda suretimiz çıkıyor
Çınarla benim.
Suyun şavkı vuruyor bize,
Çınarla bana.

Su başında durmuşuz
Çınarla ben, bir de kedi.
Suda suretimiz çıkıyor
Çınarla benim bir de kedinin.
Suyun şavkı vuruyor bize
Çınara, bana, bir de kediye.

Su başında durmuşuz
Çınar, ben, kedi, bir de güneş.
Suda suretimiz çıkıyor
Çınarın, benim, kedinin, bir de güneşin.
Suyun şavkı vuruyor bize
Çınara, bana, kediye, bir de güneşe.

Su başında durmuşuz
Çınar, ben, kedi, güneş, bir de ömrümüz.
Suda suretimiz çıkıyor,
Çınarın, benim, kedinin, güneşin, bir de ömrümüzün.
Suyun şavkı vuruyor bize
Çınara, bana, kediye, güneşe, bir de ömrümüze.

Su başında durmuşuz.
Önce kedi gidecek
Kaybolacak suda sureti.
Sonra ben gideceğim
Kaybolacak suda suretim.
Sonra çınar gidecek
Kaybolacak suda sureti.
Sonra su gidecek
Güneş kalacak,
Sonra o da gidecek.

Su başında durmuşuz
Çınar, ben, kedi, güneş, bir de ömrümüz.
Su serin,
Çınar ulu,
Ben şiir yazıyorum,
Kedi uyukluyor,
Güneş sıcak,
Çok şükür yaşıyoruz.
Suyun şavkı vuruyor bize
Çınara, bana, kediye, güneşe, bir de ömrümüze.

Nazım Hikmet


Bir Nazım muhabbeti var senle aramızda; farkında mısın?
Ben yeni fark ettim; sendin bana bu şiiri bir gün, öylesine bir anda, okuyuveren.
Sen yanımdaydın, şehrimizin meydanının o unutulmaz gecelerinden birinde, piyano dinlerken biri kalkıp "Karlı Kayın Ormanı"nı çalmaya başladığında. Sen de eşlik ettin türküye benle beraber, içlenerek ve şapkama bir an vurdun parmağınla- "Şişşt!" der gibi...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder