9 Aralık 2013 Pazartesi

1629

Kısa Öyküler

Yol üstü börekçilerinde çatalı bastırınca yağı kağıda çıkan kıymalı kol börekleri yedik porsiyon porsiyon, hepsi küçük doğranmıştı ve yağı dilimizde donuyor gibi geliyordu.
Arabalı vapurlarda koyu demli buruk çaylar içtik yan yana, yanına sigaralar yaktık, hepsinde rüzgardan saçlarım civa rengi denize bakan gözlerimi kapıyordu ve hepsinde üşüyorduk.
Buğulu camlı şehirler arası otobüslerin mola yerlerinde uykulu, bezgin indik aşağı, ya çantamızı koltukta unuttuk ya atkımızı ve plakaya bakmayı hiç akıl edemedik.
Sinek vızıltısının duyulduğu köşe esnaf lokantalarında sessizliğe saygılı oturduk karşı karşıya, haşlama söyledik, önden bir çorba, hepsi ağzımızı yaktı da sonra üflemek fayda etmedi.
Kenar mahalle berberlerinden içeri baktık rahatsız etmeden traş olan, yüzü pudralanan adamlara ve hepsi içimizi ısıttı, hatırlattığı için eskiden kalan bir kaç şeyi.

Bir çilingir hayal ederdim ben sokağımızın köşesinde açılmış, bir anahtarı hayal ederdim özellikle, yanındaki turşucuyu düşlerdim ve ışıl ışıl bir aynacı canlandırmaya çalışırdım yan dükkanda, hemen ardında mutlaka gizemli bir saatçi de olmalıydı.
Yalnızken ben bir anahtarcı, bir turşucu, bir aynacı ve bir saatçi düşler, onların öykülerini kendime anlatırdım.
O öyküleri anlatmak için seni düşlerdim bir de...


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder