(26 ARALIK PERŞEMBE)
Son anda Muhsin Ertuğrul sahnesinde bir şehir tiyatroları oyununa davet edildim; Hagop Baronyan'ın efsane oyunu Şark Dişçisi'ni izledik.
Kalabalık oyuncu kadrolu, fantastik kostümlü bol makyajlı büyük prodüksiyon, eğlenceli uzun oyunlardan biriydi.
Ermeni bir ailenin etrafında geçen komedi; çapkın dişçi Taparnigos ile "onun parasıyla adam olduğu" yaşça büyük karısı Marta arasındaki karşıtlıktan kaynak buluyor. Devamında, kavuşamayan genç aşıkların yan öyküsü ve birbirine dolanan aldatmacalı ilişkiler yumağı ile genişleyip karışıyor. Tam komediyi noktalayan bir biçimde çözülüp herkesin dağıtmasıyla sona eriyor, bir de tabi "rol çalan figüran" var habire araya giren.
Taparnigos ile Marta'nın genç kızları Yeranyag'ın yakışıklı Levon'a kanı kaynıyor... (En az izleme heyecanı duyduğum bu ikiliydi.)
Taparnigos'un kaypak hazırcevaplığı, menfaatçi hınzırlığı müthiş sevimliydi. Marta'nın da hem kadın hem erkek kılığındaki haliyle ondan aşağı kalır yeri yoktu, puanlı paçalı donuna bayıldım.
Bunak kocası Tovmas'ta aradığını bulamayınca şarapla uyutup aşığıyla baloya giden ateşli Sofi de karikatüre yakın çizgide abartılıydı.
Sanırım ben asıl, siyah-kırmızı çizgili pantolon ve krımızı frak içinde kolbaşılıkta parlayan asil Selçuk Borak'ın kumpanyayı sunumuna, topuk dansına(tap dance) bayıldım.
Işık ve sahne tasarımında Cem Yılmazer'in ne kadar iyi olduğunu veya kostümlerde Tomris Kuzu'nun ama hakikaten de iyi olduğunu tekrarlamaya gerek görmüyorum. Onlarca kişi yazmıştır zaten.
Evet uzun ve belki "mesajı olmayan" bir komedi, ama asla sıkıcı diyemem, keyifli olduğu muhakkak. O değil de, 2. perdede damat adayının söylediği Ermenice şarkı içime işledi yahu!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder