(23 TEMMUZ SALI)
Tekinsiz Gece
Bazen olur böyle talihsiz geceler; insanların en gergin günlerine denk gelen, hiç öngörülemeyen bir kıvılcımla parlayıp alevlenen tartışmalarda karşılıklı iki tarafın da saçmaladığı, bir yere varmayacağı belli, anlamsızca can yakan kavgalı geceler...
Bu gece de öyle mi dersin? Bizim böyle saçmaladığımız geceler çok olmuştur. Beni korkutan; ya bunlar görmek istemediğim bir şeyin işaretleriyse...?
Son 2 ayı doğru düzgün görüşemeyip alıştığımız rutinin dışında geçirmemizin zaten bizi uzaklaştırmasından başından beri korkuyordum, bunu defalarca söyledim sana, çoğunlukla senin daha iyimser yaklaşıp bana güven verdiğin kısa gerginlikler yaşadık bu konuda. Sık sık, kendime ısrarla saldırdığımı ve karanlık düşüncelerimin aksini kabul etmeye yanaşmayan katı bir buz dağı olduğumu biliyorum. Benim dipsiz kuyulara düşmem pek zor olmuyor, hep böyleydi bu, lakin en derin uçurumlardan kurtaracak dev kanatlarım da var.
Bu gece, saçma tartışmamızın bir yerinde bana "Bir tek sen mi uzaklaşıyorsun? Ben de ilişkimizin soğuduğunu düşünüyorum!" dediğini duyunca çok kötü oldum. Gizli gizli senle konuştuğum duvarın dibine çöktüm, ağlamaya başladım. "Bunu şimdi mi söylüyorsun? Şimdiye kadar hep sorduğumda benden uzaklaşmadığını söylüyordun, yalan mı söyledin?" diyebildim hayal kırıklığı içinde. "Ben senin teselli edicin değilim Rana!" diye bağırdın karşılığında. Defalarca umudumu yitirme eşiğine geldiğim, beklemediğin vakitlerde kötümser hislerimi anlatarak seni korkuttuğum, yorduğum doğru. Bütün bunlara göğüs germek, gerçekçi ama iyimser yaklaşıp bizi daha güzel günlerin beklediğini tekrarlamak kolay olmasa gerek. Daraldığım zamanlarda yanımda güçlü durduğun ve bana güven verdiğin için teşekkürler. Ben de hatırlarsan, 3 yıl evvel kendini duvardan duvara attığın günlerde, hayatında hiçbir şeyi başaramadığını bağıra bağıra ağladığın haftalarda, seni yalnız bırakmamıştım. Seni teselli etme borcum da yoktu, gerçekten değerli biri olduğuna inandığım için, başarısız ve zavallı olduğunu reddettiğim için yaptım bunu.
Bu gece söylediklerin, karnıma sert yumruklar gibi art arda indi, gördüğün gibi işte. Bütün bunlar nasıl başladı peki?
Bir türlü birlikte tatil yapamayan dünyanın tek çifti olan bizim, görüşemediğimiz için zor geçirdiğimiz 2 ayın sonunda kısacık bir tatile çıkma imkanımız doğduğunda sen bunu planlamaya vakit ayıramayınca başladı. Belki gerçekten anlattığın kadar meşguldün gün boyu ve benim mesajıma, mailime geri dönecek 1-2 dakikayı bulamadın, olabilir. Yine de üzdü beni, iş arkadaşlarınla iftara gidebildiğine göre, bana ayıracak vaktin de vardır, diye düşündürdü. Sitemle sarf ettiğim 1 cümleyi bana gece boyu bas bas bağırmakla, kendini kaybedip küfretmekle, telefonu hep yüzüme kapatmakla cevapladın. Benim sesim bile çıkmadı çoğu zaman, bıraktım sen kendi kendine huysuz çocuk gibi dövündün.
Öyle itinayla ve ısrarla bana istenmediğimi hissettiriyorsun ki, şaşıyorum! Neredeyse inanacağım.
Uzun süredir, sesini tanıyamadığım, ürkütücü ve sevimsiz bir yabancıya dönüştüğün böyle bir tekinsiz gece yaşamamıştık.
Ne bana kızmaya, ne bağırmaya, ne önemsenmediğimi hisserttirmeye hakkın yoktu. "Bir gün gelince bu gece yaptıkların için de özür mü dileyeceksin?" diye sorduğumda, yine bencil ve narsist tarafın cevabı yapıştırdı: "Ben artık senden hiç özür dilemeyeceğim Rana! Bundan böyle hiçbir şey için özür dilemeyeceğim ben senden!"
Vay vay! Demek hiç hata yapmayacaksın bundan sonra, öyle mi? Eh, sen şimdiye dek dilediğin özürleri de geri alırsın bir de! Aferin! Büyük adam olursun ne diyeyim!
Ben kendi adıma, seni gereksiz yere üzüp yıprattığım her bir dakika için ayrı ayrı, içtenlikle üzgünüm, sana saygısızca davrandığım oldu, çok özür dilerim. Kendimden utandığım şeyler yaptım ama senin de bu geceki kadar ergence davranmanı beklemezdim doğrusu, yakıştıramadım.
Bir sağ bir sol kroşelerle beni nakavt ettiğin bu berbat geceyi, ben kıvranarak, ağlayarak geçirdim. Beni hiç beklemediğim yerden vuran laflarını, kolaylıkla harcayan tavrını, açıkça ortada olduğu halde farkına varamadığım basit bir gerçeğin delili saymam gerektiğini hissettim: ben senin hayatında önemsiz bir detaydım. Senin zaten hiç benle yapmayı hayal ettiğin bir şey yoktu ki! Acıyla gördüm ki; ben hep senin hayatına ayak uydurmaya çalışıp, kendime bir yer açmaya uğraşacağım ve istediğimden çok çok azını bulacağım.
Senin hayatın, işin, arkadaşların, ailen, her şey benimkilerden hep çok daha mühim olacak. Benimkiler hep sana uyumlu, seninkiler hep bana karşı... En ufak bir sitem yahut itiraz ettiğim an: bencilin tekiyim!
Yok yok, düşündükçe kötü oluyorum, gerçekten çok fazla kırıldım ben, adaletsizliğine şaşırdım. Bu kadar hem suçlu hem güçlü olabilmene, kendinden başkasını gücün yettiğince ezmene şaşırdım.
Ertesi gün de, beni anlamamaya devam ettin, öyle ki; neredeyse kendi değersizliğime ikna olmam gibi, senin tam bir aptal olduğuna da kanaat getirecektim. Yaşadığım durum o kadar absürttü ki, senle konuşamıyordum bile. Güneşin altında yine de ter döktüm, yaptığın haksızlığı görmen için. Geçmişimiz göz önüne alınırsa, sana laf soktuğum şeklinde algıladığın o sitem sözü çok da acayip kaçmıyor, demek istedim. Sanırım görmedin hala.
İnatla seni benim çıldırttığımı iddia etmeye devam ediyorsun, çünkü bu daha kolay. Bence ikimiz de gerçeğin bu olmadığını bal gibi biliyoruz, eğer sarhoş değildiysen. Zaten son haftalarda fazlasıyla baskı altında kalmıştın ve normal hayatını yaşayamıyordun, sonunda bu gece gerginliğin patladı, o da bana denk geldi. Hiçbirinin sebebi asla ben değilim, bunu muhakkak biliyorsun.
Bir kez daha hakkımı yedin, bir kez daha ahımı aldın, ne diyeyim; canın sağolsun!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder