(06 HAZİRAN PERŞEMBE)
İstanbul
baş döndüren rengarenk kalabalığı arasından
rastgele bir harfe, bazen bir şekle takılıp kalan
bakışlarımızı çalıyor
kayıplara karışıyor, geri vermiyor
serin kuytularda çekik gözlü zalimler bekletiyor
bizi yakalamak için
güneş vurmayan dar taş sokakların
her kıvrımına ayrı büyü gizliyor
sabunlara simsiyah saç telleri bağlayan
bezlere iğneler batıran sürmeli kadınların
gözlerinden bize dik dik bakıyor İstanbul
hiç göz kırpmıyor, geri dönmüyor
çeşme musluğuna dayanmış susayan ağızlarda çınlıyor
çocukların taş attığı kuyular misali derin
içine çekiyor, geri vermiyor
İstanbul
gammaz kargaların uğursuz gaklamalarını
sinsi güvercinlerin boyun yeşillerini
üzerimize salıyor, geri dönmüyor
kimseler duymadan gizlice kendini yıkan
ahşap konakların kütüphanelerinde
define haritaları saklıyor unutulmuş dillerde
hayalet suretlerimizi acımadan her akşam vakti
girdabına çekiyor, geri vermiyor
pencere pervazları; prangalar
kaldırım taşları; tuzaklar
suskunluğu ürkütüyor, her birimize adeta
tek tek rüyalarda fısıldıyor
İstanbul
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder