KENDİNİ YARATMIŞ VE SONRA BUNUN ONU YALNIZLAŞTIRDIĞINI FARK EDEREK DAHA BASİT OLMAYI DENEMİŞ, ŞİMDİ BULUNDUĞU YERDEN KORKAN ARKADAŞA YÜREKLENDİREN CEVAP:
Kendimizi yapmak için yirmiküsür yıl uğraştık, mesai harcadık ve olduğumuz kişi bizi yalnızca yalnızlaştırdı mı??… “Basit” hayatları sürseydik-seçimimizle yahut şans eseri-daha mı “mutlu” olurduk ya da basit bir hayat mümkün mü? Belki de hayatı ne kadar çabalasak da karmaşıklaştıramıyoruz yeterince, özünde hep en temel mesele olarak, ulaşılmaz, el sürülmez olarak öylece babalar gibi duruyor. Shakespeare okumak bana hep zor gelirdi, İngilizcesini sökmek bir yana-fazla teatral bulurdum ki bu da onu okunmak için zor kılardı. Şimdi söylenmiş en temel “doğru”nun “Olmak ya da olmamak” şeklinde özetlendiğini fark ediyorum…
Kendimizi yaratma uğraşımıza geri dönecek olursak; bu hayat boyu süren ve kendiliğinden üstlenilen görevi biz biraz fazla ciddiye aldık. Kimsenin umrunda olmayan, adları duyulmayan kişilerle yatıp kalktık, açlıkla okuduk, şevkle gezdik, susamış gibi hepsini bir dikişte içercesine öğrendik. Şimdi dünya bize bir çöl gibi görünüyorsa suç bizde mi!?
Herhalde bu yolu takip etmiş pek çoğumuzun anlayacağı, kendini içinde hissettiği bir dönem var böyle: “ben de fazla merak etmeyen, bu kadar düşünmeyen ve bilmeyen biri olsaydım keşke!” dönemi. Bu halimizle ya kibirli, kendini beğenmiş, mutlaka ukala ve biraz sevimsiz, en çok da tekinsiz bulunuyorduk ve etrafımızı da tedirgin ediyorduk-”biz neden bunları hiç merak etmedik” rahatsızlığını veriyorduk! Kabul edilmek için nötralize etmeyi denedik kendimizi, dengelemeyi, sıradanlığa tutunmayı… Böyle bir dönem hepimizin başından geçti, geçiyor. Ama ben bunun aşılması gereken bir eşik olduğuna, ondan sonra ancak ergenlikten çıkabileceğimize inanıyorum.
Okunacak öyle çok kitap var ki-şu ara ben bir derleme olan “Ölüm Kitabı”nı okuyorum-öyle çok kişi var tanışmamız ve can kulağıyla dinlememiz gereken-ki bir çoğu çoktan ölmüşler, fakat biz ölülerle dostluk etmeye de alışkınız-öyle çok yer var keşfedilmeyi bekleyen, bizim çoook borcumuz var hayata! Yazabiliyorsan, yazmak senin boynunun borcudur. Çizebiliyorsan, çizmediğin her gün senin utancın olmalı-böyle belledik biz!
Öyleyse;
yeniden-
yeni baştan-
sil baştan-
hayata!
;)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder